ÇATISMA VE AYRILMA DEGIL BIRLIK VE KARDESLIK
Insanlar bir arada yasamaktan kaynakli durumlar olarak, birbirleriyle ittifak edebilirler ya da ihtilaf yasarlar. Gündelik hayat içinde, herkesin kendi tercihleri ve seçimleri, bir baskasininkinden ayri düsebilir. Ama hayat bitmeyen bir müzakere, sonu gel¬meyen bir diplomasi gibidir ve biz bir arada yasamayi sürdürebilmek için sürekli bir orta yol bulmaya, birbirimizi dinlemeye ve ilerlemeye çalisiriz.
Gündelik hayatin gerekleri olan durumlar için geçerli olan bu müzakere, dini hayati ilgilendiren boyutlariyla da zaman zaman karsimiza çikar. Dinin umdeleri ve temel ilkeleri söz konusu oldugunda, bu alanin tartismaya kapali oldugunu bilmekle birlikte, bildigimiz bir baska sey de, dinin tamaminin böyle olmadigidir. Itikadi konularda ya da fikhi konularda, ihtilafa açik olan, farkli mülahazalara ve içtihatlara konu olabilen durumlar söz konusudur. Gerek itikadi ve gerekse fikhi mezheplerin varligi bunun bir göstergesidir. Bu farkliliklar, bölgesel ve etnik farkliliklarimiz bakimindan bazi kolayliklar da içerir. Tali ve fer’i konularda yasayabilecegimiz bu farkliliklarda, biz Müslümanlar olarak tahammüllü olmamiz bir yana, karsimizdakinin de bizim kadar hakli oldugunu bilmemiz gerekir. Söyle de ifade edebiliriz bu durumu: Dogru tektir, diye inaniriz. Hakikat bir tanedir, diyebiliriz. Ama mesela hak mezhepler söz konusu oldugunda, dogrunun birden fazla olabilecegini, hakikatin birden fazla olabilecegini de kabul etmek zorunda kaliriz.
Müslümanlarin birbirlerini hos görmeleri, birbirlerinin kusurlarini örtmeleri emredilmistir. Onlardan birbirlerine karsi hilm ve anlayis sahibi olmalari beklenmektedir. Bazi tali meselelerde birbirlerini kiyasiya elestirmeleri, birbirlerine karsi anlayis göstermemeleri degil, çekisme ve anlayissizlikla gücün ve enerjinin israf edilmesi degil, aksine güç birligi etmeleri, kardes olduklarini hatirlamalari ve bunun geregince davranmalari gerekmektedir.
Bu ay dosyamizda bu önemli konuya dikkat çeken önemli yazilara yer verdik. Hayirlara ve birlige, kardeslige katki saglamasi ümidiyle.
IHTILAFRAHMET MI ZAHMET MI?
PROF. DR. MUSTAFA KARA
Hud suresinin 118 ve 119. ayetlerinde ihtilaf ile rahmet kelimeleri bir arada bulunmakta ve insanlara tartisma adabinin yolunu göstermektedir. Buna ragmen rahmet niçin zahmete dönüsmektedir?
Öncelikle sunu söyleyelim; konulara farkli açilardan bakmak Ademoglunun temel özelliklerindendir. Tartismanin olmadigi bir dünya olmadi, bundan sonra da olmayacaktir. Insanlik tarihinde ortaya çikan yüzlerce mezhep, mesrep, tarikat, hizip ve partinin temelindeki sebep de ihtilaftir. Konulara farkli yerden degisik açilardan bakmaktir.
Mesele sudur: Birbirimizi kirip dökmeden tartismak varken nedir bizi kalp kiran ve kan döken hale sevk eden? Bir meseleyi degisik boyutlariyla tartisirken birbirimizin farkli görüslerine tahammül edemeyisimizin sebepleri nelerdir? Bir mevzuyu derinlemesine kavramaya yönelik farkli görüsler için muhatabimiza mütesekkir olmamiz gerekirken nedir bizi müteneffir kilan sey?
Akla gelen sebeplerden bir demet söyle sunulabilir:
1. Tartisilan konunun bütününe degil de bir kismina muttali olmak. Konunun bütününü görememek, konuya ufki bakamamak.
IHTILAF AHLAKI ÜZERINE
PROF. DR. SÜLEYMAN ULUDAG
Yüce Allah görünen görünmeyen, bildigimiz bilmedigimiz pek çok varligin ve canlinin yaraticisidir. Bunlar içinde insanin özel bir yeri vardir. Her seyden evvel insan esref-i mahlukattir, yaratilmislarin en sereflisidir. Nitekim Kur’an-i Kerim’de buyurulur, “Biz gerçekten insanoglunu san ve seref sahibi kildik.” (Isra, 70) “Incire, zeytine, Sina dagina ve su güvenli beldeye and olsun ki, biz insani en güzel sekilde yarat¬tik.” (Tin, 1-5)
Hak Tealanin emriyle meleklerin, ilk insan olan Hazret-i Adem’in önünde egilmeleri ve ona secde etmeleri (Bkz. Bakara, 34) bu bakimdan anlamlidir.
Aslinda Allah Tealanin yarattigi bütün maddi ve manevi, canli ve cansiz varliklar esas itibariyle önemli ve degerlidir. Bu varliklardan her birinin bir yaratilis sebebi ve bir var olma hikmeti mevcuttur. Rabbimiz, sebepsiz, hikmetsiz ve anlamsiz bir sey yaratmaz. “Onlar ki göklerin ve yerin yaratilisi hususunda tefekkür eder ve derler ki, Rabbimiz sen bunu bos yere yaratmadin, sen çok yücesin, bizi cehennem azabindan koru!” (Al-i Imran, 191) Bir Müslüman evrene, dünyaya tabiata ve insana böyle bakar. Onun için her sey anlamli ve kiymetlidir, bunlarin degerini bilir. Ayrica sunu da bilir, her sey insan içindir; insanin erginligi, huzur ve mutlulugu içindir. (Bkz. Bakara, 29)
Hakim olan Allah, diger varliklara nispetle insana daha fazla özen göstermis, onu inayetine mazhar kilmistir.
Su halde insanin yaratilis amaci ve var olus hikmeti nedir? Evvela tam anlamiyla Allah’a kul olmak ve O’na (cc) ibadet etmektir. “Ben cinler ve insanlari ancak bana kul olsun ve ibadet etsinler diye yarattim.” buyuruyor, Mevlamiz. (Zariyat, 56) Sonra Hak Teala insani yeryüzünü imar etsin, mamur hale getirsin diye yaratmistir. “Sizi topraktan yaratti ve yeryüzünü mamur etmekle görevlendirdi.” (Hud, 61) Bu maksatla Allah Teala Ademoglunu yeryüzünde halife kilmistir. (Bakara, 30)
ÜSLUP, INSANIN KIMLIGIDIR
DR. IBRAHIM BAZ
Insanlar farkli fitrat ve kabiliyette yaratilmistir. Bundan kaynakli bilgi, kültür ve algi farkliliklari bir yandan düsünceyi derinlestirip medeniyetlerin olusmasina, gelismesine ve zenginlesmesine katki saglarken, diger yandan da birçok tartismanin ve çatismanin ana nedeni olmustur. Ihtilaf veya tartismalar, günlük hayata taalluk eden basit konularda oldugu gibi, dini alanda da görülmüstür. Özellikle din algisindaki farkliliklar ve buna bagli olarak ortaya çikan tartisma ve çatismalar, bütün dinlerde oldugu gibi Islam tarihinde de önemli bir yer tutmaktadir.
Hudeybiye antlasmasinin yapilmasi esnasinda Hazret-i Peygamberin tavrini anlamakta güçlük çeken kimi sahabenin bir süre Allah Resulü’ne biat etmekte gecik¬mesi, fitrat ve algi farkliligini göstermektedir. Hazret-i Peygamberden kisa süre sonra Hazret-i Ömer ve Hazret-i Osman’in sehit edilmeleri ve sahabe arasinda yasanan fikir ayriliklari, fiili tartisma ve çatismalarin var olmasi, üzerinde önemle durulmasi gereken konulardandir. Bu hususta bir yandan Hazret-i Peygamberin hadis-i serifinde ifade buyurdugu gibi ashabi yildiz gibi kabul ederek, cahiliye karanliginda kaybolanlar için, her birinde bir ibret ve isaret görmek gerekirken, ayni zamanda onlarin birer insan olduklarini ve farkliliklarinin bulundugunu ve hatta hata yapabileceklerini unutmamak gerekmektedir.
Allah’in kudretinin ve vahdetinin bir delili olan bu farkliliklar yahut kesret, varliklarin birbirlerine ve bizzat Allah’a muhtaçliklarini da ortaya koyar. Sünnetullahin isleyisi bu sekildedir ve bu dünya hayatinin imtihan yeri olmasiyla ilgilidir. Kainatta bütün varliklar birbirlerini tamamlayacak sekilde bir iletisim halindedir. Konuya insan açisindan baktigimizda, insanin dört temel iletisimde oldugu görülmektedir. Insanin bizzat kendisiyle iletisimi, diger insanlarla iletisimi, kainattaki cansiz, bitki ve hayvanlarla iletisimi ve nihayet yaraticisi olan Allah ile iletisimi söz konusudur. Islam dini, insanin kemali, dünya ve ahiret hayatinin saadeti için bu dört iletisim alanina dair temel ve külli ilkeler belirlemistir. Allah ile iletisim; kul ile Rab iletisimi seklindedir. Insanlarla iletisimin merkezine adalet ve merhamet kavramlari konulmustur. Kainat ile iletisim ise onlarin birer ayet ve emanet olarak görülmesi seklindedir. Kisinin kendisiyle iletisimi ise bütün bu iletisimlerin merkezinde yer almakta olup kisinin iç yolculugu, -seyr-ü sülûk- ve tanima yani irfan merkezli görülmüstür. Bu yazida, daha ziyade insanlar arasindaki iletisime ve usulüne deginmeye çalisacagiz.
(Dosya yazilarinin tamami Ilim ve Irfan dergisinin Nisan sayisinda, sayi: 68)