EN MÜBAREK, EN SEVGILI MEKANLARDAN BIRISI: KUDÜS
Kudüs-i Serif, biz Müslümanlarin harem olarak adlandirmaya layik buldugumuz üç mescidden birini barindirir: Mescid-i Aksa. Burasi Peygamber Efendimizin (sas) miraç mucizesini yasarken ugradigi biri olmak bakimindan ayrica önemlidir. Kur’an-i Kerim bu mekani, etrafiyla birlikte mübarek kilinmis olarak niteler.
Bütün bu bilgiler yan yana geldiginde, bizim açimizdan Kudüs, su fani dünyadaki en mübarek, en önemli, en sevgili mekanlarimizdan biridir.
Sadece Efendimizle (sas) baglantili hususiyetleri bakimindan degil, ayni zamanda önceki peygamber efendilerimizle baglantili olarak da Kudüs mübarektir. Kudüs’e gidenler bilirler: Bu sehrin her bölgesi, bir peygamberin izini tasir. Kah Hazret-i Meryem’in dogdugu eve rastlarsiniz, kah Hazret-i Davud’un kalesine. Her kösesinde bir peygamber izi birakilmistir. Civari da mübarektir dedik. Çünkü Kudüs civarindaki Halil sehrindeki el-Halil Camii mesela birçok peygamberin kabrini barindirir.
Hazret-i Ibrahim ve esi Sare validemiz basta olmak üzere, Hazret-i Ishak ve esinin, Hazret-i Yakup ve esinin kabirleri de buradadir. Hazret-i Yusuf’un naasinin da Misir’dan buraya getirildigi rivayet olunur. Evliya Çelebi, bu camiyi anlatirken, yaygin rivayetlerden bazilarina yer verir ve caminin altindaki magaranin Hazret-i Adem de dahil olmak üzere yüzlerce peygamberin kabristani oldugunu söyler. Bu dogru olsun ya da olmasin, burada birçok peygamberin ve özellikle de Hazret-i Ibrahim ailesinin izlerinin bulundugu bilinmektedir.
Kudüs’ün önemini gösteren bir rivayetle bitirelim: Büyük alim ve arif Abdülgani Nablusi Hazretleri, Kudüs seyahatini anlattigi kitabinda, Mescid-i Aksa’nin anlatilamaz bir güzellikte oldugunu söyler. Tarihçi Hanbeli’den aktardigi su ifadeler dikkat çekicidir: “Harem alaninin özeliklerinden biri de hangi tarafta oturursaniz o tarafin mescidin en güzel tarafi oldugunu düsündürmesidir. Denilmistir ki: Allah buraya cemal nazariyla bakmis, Mescid-i Haram’a (Kabe ve civari) ise celal nazariyla bakmistir.”
Allah’in cemal nazariyla baktigi bu mekana yine cemaliyle muamele etmesi niyaziyla, konu hakkindaki dosyamizi sizinle paylasiyoruz.
PEYGAMBER EFENDIMIZ VE ASHABININ DILINDEN KUDÜS, MESCID-I AKSA VE YAHUDILER
PROF. DR. SELAHATTIN YILDIRIM
Kudüs bölgesi ve Mescid-i Aksa ayet ve hadislerde kudsiyetine atifta bulunulan mekanlarin basinda gelir. Hazret-i Ibrahim’den itibaren basta peygamberler olmak üzere pek çok önemli zata ev sahipligi yapan Kudüs, fazilet açisindan bazi hadislere konu olmustur. Yine hadislerde kudsiyetine isaret edilen Sam bölgesi kapsaminda yer aldigi için Israilogullarina gönderilen peygamberlerin tevhid mücadelelerine sahitlik etmistir. Mescid-i Aksa, Hazret-i Isa’nin hac yaptigi mekan olarak kabul edilmis son olarak da Hazret-i Muhammed’in (sas) miraç yolculugundaki ilk duragi olmustur. Bu açidan bakildiginda Kudüs ve Mescid-i Aksa üç semavi din yani Yahudilik, Hristiyanlik ve Islam açisindan mukaddestir. Bu nedenle bölgenin Müslümanlar için tasidigi ehemmiyetin ayet ve hadisler çerçevesinde ele alinmasi büyük önem tasimaktadir.
Hakkinda pek çok eser yazilan bahse konu sehri Müslümanlar çesitli isimlerle yad etmislerdir. Bunlarin basinda bereket ve mübarek anlamlarina gelen Kudüs adi yer almaktadir. Ayrica Medinetü’s-selam, Yebus, Iliya, Beyt-i Makdis ve Kuds-i Serif olarak meshur olan sehir Ilahi dinlerin göz bebegidir. Yahudiler ise Kudüs’ü; Yebus, Siyon, Medinetü’d-Davud, Ariel, Adalet Yurdu,Inananlar Sehri, Dogruluk Sehri, Baris Sehri, Ordularin Rabbinin Sehri, Tanri’nin Sehri ve Mukaddes Sehir isimleriyle anmislardir. Davud’un (as) hakimiyetine girdikten sonra Kudüs’e Medinetü’d-Davud adi verilmistir. Hazret-i Ömer zamaninda Müslümanlar tarafindan fethedildikten sonra ise bu mübarek sehre Beytü’l-Makdis, Beytü’l-Mukaddes, Kuds-i Serif, el-Medinetü’l-Mukaddese gibi isimler verilmistir.
Kudüs, Yahudi inancinda oldugu gibi Hristiyanlik inancinda da en önemli ziyaret yerlerinden biri olmustur. Islam inanci açisindan ise Müslümanlarin ilk kiblesi olan Mescid-i Aksa’yi bagrinda tasimasi ve Peygamberimizin isra ve miraç mucizesine sahitlik etmesi, ona fazilet kazandiran sebeplerin basinda gelir. Nitekim Mescid-i Aksa’nin ve Kudüs’ün faziletine bir ayette söyle isaret edilmistir: “Kendisine ayetlerimizden bir kismini gösterelim diye, kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan, etrafini mübarek kildigimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’in sani her türlü noksanliktan yücedir.”
KUDÜS, MÜSLÜMANLARLA GÜZELDIR
HAMZA TOPRAK
Hazret-i Ömer’in Kudüs’ü fethiyle ilgili bir rivayet de söyledir: Hazret-i Ömer halife olunca, kirk bin sahabeyle orduyu toplayip Medine’den Kudüs’e geldi. Kettan magarasi denen yerde bayragini dikip yerlesti. Elçi gönderip itaat mi eder yoksa savas mi yapar diye sordurttu. O zamanda Yunan adli birisi Kudüs’e hakimdi. O bey, önceden Ömer bin Hattab adinda Araplardan birisinin Kudüs’ü fethedecegini görmüstü. Hazret-i Ömer’in tasvirini çizdirip yaninda sakladi. Elçi, Hazret-i Ömer’den haber getirdiginde elçiye, “Biz, Ömer’in suretini ve hirkasini biliyoruz. Ona muhalefet etmeye kudretimiz yoktur. Simdi burca yaklassin görelim. Eger dogruysa mücadele etmeden kaleyi teslim edelim.” dediler. Hazret-i Ömer’i gördükleri zaman sehrin kapilarini açip anahtarlarini verdiler. Hazret-i Ömer, Hazret-i Peygamberin mucizesinin müjdesinin bereketiyle ve Islam’in kerametiyle Kudüs’ü mücadele etmeden aldi.
Kudüs’te bir cami insa edilmesini emreden Hazret-i Ömer kadi olarak tayin ettigi Ubade bin Samit’ten halka Islam’i ögretmesini istedi. Filistin’in fethinden sonra bölgenin yarisinin yönetimini verdigi Alkame bin Mücezziz’e Kudüs’ü idare merkezi yapmasini tavsiye etti. Hazret-i Osman da Kudüs’e önem verdi ve Silvan bahçeleri gelirlerini sehrin fakir halkina vakfetti. Yahudi, Hristiyan ve Müslümanlar tarafindan kutsal kabul edilen Kudüs’ün fethinin ardindan birçok sahabe ve tabiin sehri ziyaret etmis, bir kismi buraya yerlesmistir. Bazi sahabelerin Kudüs’te medfun oldugu bilinmektedir. Ubade bin Samit (ra) bunlar arasindadir.
Ubade bin Samit vefatindan önce kölelerini, hizmetçilerini ve komsularini yanina çagirarak onlardan helallik istedi. Oglu Velid’e Allah’a ve kadere, hayir ve serrin Allah’tan olduguna inanmasini vasiyet etti. Iki metreden uzun boyu, genis omuzlariyla heybetli bir sahsiyet, koyu esmer tenli, güzel giyinmeyi seven yakisikli bir kisiydi. Zengin oldugu halde zahidane yasamayi tercih eder, ihtiyaç sahiplerine ve özellikle muhacirlere ikramda bulunurdu.
KUDÜS KIMIN?
ABDULLAH TAHA ORHAN
“Iste günleri insanlar arasinda döndürür dururuz.” (Al-i Imran, 140)
Özelde Kudüs, genelde Filistin davasi, hususan bu topraklarda çokça gündemimizde olan; dine en ilgisiz olanimizin dahi ilgili oldugu bir konu. Fakat ne çare ki bu ilgimizin alti çogunlukla bilgiyle desteklenmis durumda degil. Bu durum da bizi bu meselede sürekli hamaset duvarina çarptiriyor, ne yazik ki.
Sormamiz gereken sorular, merak etmemiz gereken noktalar var. Her seyden önce, okunmasi gereken kitaplar, yapilmasi gereken tartismalar var.
Kudüs’ün tarihi hakkinda neler biliyoruz? Isgal devleti neden ve nasil kuruldu, kurulabildi? Bu sorulara cevap aradikça, buldukça Kudüs/ Filistin davasina olan bagliligimiz da taklidi olmaktan tahkiki olma derecesine çikacaktir. Bu yazida, bahsi geçen sorulara ve cevap denemelerine kisaca deginerek okuyucunun ileri okumalara/eylemlere -evet, amel anlaminda eylem- gitmesine vesile olmaya gayret edecegiz.
Kudüs’ün tarihiyle baslayalim. Ibrani dilinde, selam yurdu, esenlik yeri anlamina gelen Yerusalayim ismiyle anilan Kudüs’ün Arap dilindeki karsiligi Darüsselam olarak veriliyor. Müslümanlar tarafindan bereket, mübarek olma anlamina gelen kuds kelimesiyle ve özellikle de bagrindaki Beytü’l-Makdis’ten, Kutsal Mabed’den ötürü Kudüs olarak aniliyor. Beytü’l-Makdis baslangiçta mabedi ifade ederken zamanla sehrin tamami için kullanilir hale geliyor ve mabed ise Harem-i serif olarak aniliyor.
Sehirden bahseden ilk yazili kaynaklar MÖ 1900’lü yillara tesadüf ederken, sehrin kurulusunun ise MÖ 4000’lere varacagi tahmin ediliyor. Yani su an 6 bin yaslarinda olan bir sehirden bahsediyoruz Kudüs dedigimizde.
Islam tarihi açisindan bakildiginda ise yeryüzündeki ilk mabedin Kabe-i muazzama oldugunu, ikinci mabedin ise Mescid-i Aksa oldugunu biliyoruz. Burada Peygamber Efendimizden önceki peygamberlerin de Islam peygamberi olduklarini hatirlamakta fayda var, bu yüzden Islam tarihi diyoruz.
GÖK KAPILARININ SEHRI: KUDÜS
CANKAT KAPLAN
Meshur bir latifedir. Bir kisi Kudüs’te bulundugu sirada bir yogurt yemis ve içinden, “Ah memleketin kaymakli yogurdu!” diye geçirmis. O gece rüyasinda, kendisini elinde bir kase yogurt tutan bir atlinin pesinde, ondan yogurt yalvarirken görmüs. Uyandiginda, korkusundan yola revan olup titreyip giderken, gene uykuya dalmis ve rüyasinda salih bir kisinin Kudüs’te üzerlerinde örtülü yükler bulunan develerin basinda bekledigini görmüs ve sormus:
- Bu develerdeki yük nedir? - Kudüs’e muhabbet duyup da gelemeden ölen kisilerdir. Cenazelerini Kudüs’e götürürüz. - Bu taraftan giden nedir? - Bu kisiler de Kudüs’e komsuydular ama vatanlarina muhabbet duyarlardi. Onlari da geri kendi vatanlarina götürürüz.
Çaglar boyunca Ibrahimi dinlerin mensuplarinin, belki de daha fazlasinin, Kudüs’e bu kadar muhabbet beslemesinin sebebi nedir? Kudüs de sehirlerden bir sehir, beldelerden bir belde degil midir? Elbette degildir.
Zira, Peygamber Efendimizin bir hadis-i serifinde, Mescid-i Aksa; Mescid-i Haram ve Medine’deki Mescid-i Resul ile beraber anilmakta ve bu üç mescid disinda ibadet maksadiyla baskasina seyahat edilmeyecegi söylenmektedir. Bir baska hadis-i serifte de Fahr-i Kainat söyle buyurmuslardir, “Beytü’l-Makdis’e gidin, orada namaz kilin. Çünkü orada kilinacak bir namaz baska yerlerde kilinan bin namaz gibidir.” Bu hadislerin disinda, Kudüs’te yapilacak ibadetlerin ve her türlü hasenatin diger yerlerde yapilan amellerden daha fazla ecir getirecegine dair birçok hadis bulunmaktadir.
HEPIMIZIN ÖNÜNDE BIR SINAV KAGIDI: KUDÜS
SAID YAVUZ
Çocuklugum bütün kandillerin sabaha kadar büyük bir suurla idrak edildigi bir evde geçti. Annem ve babam o gecelerin bir baska oldugunu derinlemesine hissettirmisler bize. O gecelerin gündüzleri oruçla, infakla, komsular için hazirlanan helvalari dagitmakla geçerdi. Fakat onlardan biri vardi ki diger geceler gibi sen, mutlu geçmezdi. Bir burukluk vardi herkeste. Sanki o gece hüzünlenmek o vaktin gereklerinden biri gibiydi. Miraç kandiliydi bu. Miraç gecelerini diger gecelerden ayiran bir taraf vardi her zaman. Muhterem babamin yüzünde o hüznü simdi dahi görebiliyorum; çok uzaklarda olmama ragmen. Çocuk yastaki bana ne diyordu bu yüz? O kutlu gecede yapilan yürüyüsün duraklarindan biri baskalarinin elindeydi. Yani Kudüs ve Mescid-i Aksa. Hayir, sadece baskalarinin elinde degildi orasi. O baskalari her gün türlü zulümlerle mübarek beldeyi kana bulamayi büyük bir vazife belleyen kimselerdi. Miraç bizim evlerde Filistin duyarliligina, Kudüs matemine dönüsürdü.
Isgal devletinin o mübarek topraklara yaptigi zulüm haberleriyle büyüdük. Biz büyüdükçe Isgal devleti oradaki topraklarini ve isgali de büyüttü. O, bütün dünyanin gözünün içine baka baka isledigi suçlari büyüttükçe içimizde ona karsi öfke de ayni oranda büyüdü. Cenin katliami sonrasinda bir Cuma namazi çikisi Beyazit Camiindeki protestoda üzerimize sikilan biber gazini cigerlerimize çektigimizde genç dimagimiz sunu da idrak etmisti: Israil sadece Ortadogu’da varligini sürdüren bir karanlik degil. Her yere bu karanligini serpistiriyor.
Iste bugün yine isgalini daha da genisletmek için, hamilerinden gelen destekle harekete geçti.
Ser gördügümüz bu hadise Müslüman beldelerde Kudüs bilinci olusturacak bir hayra tekabül edecek Allah’in izniyle. Yeter ki ne yapmamiz gerektigini bilelim.
MUSTAFA NEZIHI PESEN
KIRKAMBAR
KUDÜS’TEKI ILK OSMANLI ESERI
Kasim Pasa sadirvani Osmanli’ya ait Kudüs’teki ilk eserdir. Yavuz Sultan Selim’in Misir seferinde Kudüs’ü fethi sonrasinda Harem-i serife insa edilen ilk yapi olmasi sebebiyle ayri bir önemi haizdir. Karsisindaki Silsile kapisi ve içindeki Tenkiziye medresesi uzun süre mahkeme olarak kullanildigi için Mahkeme Kapisi sebili olarak da bilinir.
Kasim Pasa Kudüs’teki ilk Osmanli eserinin banisidir. Oldukça renkli bir simadir. Devsirme olarak saraya alinmis. Çesitli kademelerde görev yapmis, devlete hizmet etmis. Iki kez Misir valiligi yapmis. Kudüs’teki bu sadirvani Misir valiligi döneminde yaptirmis. Sultan Süleyman döneminde Istanbul kaimmakamligi yapmis. Bugün kendi adiyla anilan Kasimpasa semtini Istanbul kaimmakamligi yaptigi dönemde Haliç
kiyilarini düzenlerken kurmus. Pasa ayrica, Kudüs basta olmak üzere Eyüpsultan semtinde, Bursa’da Selanik ve Anadolu’da pek çok hayir eseri yaptirmis.
Dosya yazilarinin tamami Ilim ve Irfan dergisinin Ocak (65. Sayi) sayisinda.