KALBIN KARARI: TASAVVUF
Hayati anlama çabamiz sinirsiz bir çabadir. Bu süreçte her türlü olumlu ve olumsuz düsünce kisinin kalbini ve aklini mesgul eder. Hayat sahibi olmak, mesguliyetlerden siyrilip Hak yolunda istikamet bulmak demektir.
Insanin istikamet bulmasi, yol almasi, tecrübesinin ve kendisine ihsan edilen nimetlerin rehberliginde gerçeklesir. Kalbin karari olmadan kisinin sükunete ermesi, Hakk’a vasil olmasi mümkün olur mu? Kalbin karari, karar bulmus kalplerle irtibatla mümkündür. Kalpler, maneviyatin tasindigi ve aktarildigi kaplardir. Bu kap¬larda maneviyat, feyiz ve ihsan hazineleri tasinir. Bu yolda, batin ilmi olarak tasavvuf ve onun büyük temsilcileri insan ve insanlik için birer öncü, önder ve rehber olmuslardir. Resulullah Efendimizin biraktigi iki miras, -Kur’an ve Sünnet- bilhassa tasavvuf çevrelerinde en iti¬nali bir sekilde anlasilmis, yasanmis ve yasanmaktadir.
Islam hayat nizamina baktigimiz zaman ilimlerin, sosyal hayatin, ticaretin, hayat dengesinin, dünya ve ahiret saadetinin arkasinda sufilerin tecrübesinin var oldugu görülecektir. Bir yandan medreselerle ilim kaideleri yüzyillardir ayakta kalirken diger yandan tekkelerle sokaga, evlere ve hayata Islam ahlakinin canli örnekleri tasinmistir.
Bugün de bu hayat Islam cografyasinin farkli merkezlerinde ayni hassasiyetle varligini devam ettirmektedir.
Allah ile kul arasindaki ihsan olayinin gerçeklesmesinde tasavvuf merkez nokta olmustur. Zira, nefsin arindirilip kalbin Allah’in ihsanina, ikramina mazhar olmasi tasavvuf tecrübesinde hayati öneme sahiptir. Tasavvuf, binden fazla tarifi yapilan bir ilim ve hayat nizamidir. Bu ilim ve hayat bireysel bir tecrübe olmakla birlikte, Resulullah Efendimizin yasadigi ve bizlere emir buyurdugu bütün kardeslik ve insanlik hukukunu yasama ve yasatma gayreti olmustur.
Kötü huylar kötü ahlaki; iyi huylar iyi ahlaki olusturur. Tasavvuf, kötü ahlakin bütün karanligini gözler önüne serdigi ve kisiyi bundan sakindirdigi gibi iyi ahlakin bütün güzelliklerini de tane tane açiklamis, izah etmis ve insani buna tesvik etmistir. Büyük Islam ve insanlik tarihi sufilerin bu husustaki essiz hayat tecrübeleriyle doludur. Ayni tecrübe, yasama biçimi bugün de bizim tercihimiz olmaya devam etmektedir.
Yazarlarimiz, tasavvufun fonksiyonlarini ilme, sosyal hayata, kisinin ahlaki tavirlarina ve bunun topluma yansimasina kadar genis bir çevrede ele aldilar. Allah’in bu güzelliklerden bizleri de nasiplendirmesi duasiyla dosyamiza basliyoruz.
BIR AHLAK OKULU OLARAK TASAVVUF
YRD. DOÇ. DR. IBRAHIM BAZ
Bati’nin kapitalizm ve materyalizm felsefesinin bütün dünyayi kusattigi ve hatta isgal ettigi bir süreçten geçmekteyiz. Islam dünyasi olarak yasadigimiz bu sosyolojik süreçte, Müslüman bir birey ve toplum olarak tarih boyunca bizi ayakta tutan degerlerin hizli sekilde yabanci degerlerle yer degistirmeye basladigina ve modern çagin görsel imajlarinin etki ve algisinin hizli bir sekilde yayildigina sahit olmaktayiz. Öyle ki, bütün güzel hasletlerimizin ortak adi olan ahlak gibi derin bir kelime bile degerler egitimi basligi altinda Bati’nin içerisini doldurdugu kavramlarla yer degistirmektedir. Halbuki kavramlar insanlari insa eder. Insanlar sehirleri, sehirlerse medeniyetleri tasi¬yan bir sütundur. Bu nedenle güçlü bir medeniyet için gelecege dogru yol alirken, geçmisin tecrübesinden istifade etmek ve zengin irfani kavramlarimizi yeni¬den tanimak ve yasamak bir zaruret haline gelmistir. Bunlarin basinda da ahlak kavrami gelmektedir.
Ahlak kelimesi, huy, seciye, karakter gibi anlamlara gelmektedir ve hulk kelimesinin çoguludur. Insanin fiziki yapisi için halk, manevi yapisi içinse hulk kelimesi kullanilmistir. Dolayisiyla ahlak, insanin hem faziletini hem de rezaletini ifade eden çift yönlü bir kelimedir. Bu nedenle güzel huylar, ahlaku’l-hamide veya ahla¬ku’l-hasene, köyü huylar ise ahlaku’z-zemime veya ahlaku’s-seyyie seklinde tanimlanmistir. Esasinda insan, yaratilista kendisine üflenen nefha (Hicr, 29) ve topraktan yaratilan nefsani yönü nedeniyle iki yönlüdür.
Insan yaratilisi geregi melek ile insan arasinda bir fitrata ve potansiyele sahiptir. Iyi ve güzel huylar ondaki meleklik yönünü, buna mukabil kötü ve zemmedilen huylarsa hayvani yönünü ortaya çikarmaktadir. Bir baska ifadeyle insanin sahip oldugu ahlak, kendisinde hakim olan huylardir. Mevlana bu konuda insanin iç dün¬yasini bir ormana benzetir: “Insanin varligi bir ormana benzer. Eger sen o nefese (yani Ilahi nefhaya, Hicr, 29) agah isen, çekin bu varliktan çekin. Vücudumuzda bin¬lerce kurt binlerce domuz vardir; temiz, pis, güzel, çirkin binlerce sifat bir arada.” (Mesnevi, II, 1416-7)
Insanin bu durumu bir egitimi yahut tasavvuf literatürüyle söyleyecek olursak seyr-ü sülûku zorunlu hale getirmektedir. Zira her varlik gibi insanin da kiymeti ve gerçek degeri, onun zahirinde yani suretinde degil, siretindedir. Güzel suretli bir insan, sayet köyü huylarin mahkumu olarak sireti bozuk bir hale gelse, zahiri güzelligin bir kiymeti kalmaz.
INSANIN INCELIKLERI VE TASAVVUFUN ÖNCELIKLERI
PROF. DR. KADIR ÖZKÖSE
Tasavvuf kalbe yolculuktur. Dervisin iç dünyasini safilestirmesi, gönlünü Hakk’a tahsis etmesi, iç dünyasini tezyin etmesidir. Kalbin havatirdan korunmasini, içeriden ve disaridan gelebilecek her türlü menfi duygu ve düsüncelere karsi kalbi korumayi hedeflemektedir. Basiret, feraset, ihlas, ihsan, husu, hudu, murakabe, muhasebe, mücahede, seyr-ü sülûk, tefekkür, irfan, hikmet, edep, erkan ve adab çizgisinde batinini süsleyen dervisin iç dünyasindaki güzelliginin disa yansimasini hedeflemektedir. Tasavvufun hedefi kamu hukukunun saglanmasi, muhabbet toplumunun insasi, güven ve huzurun teminat altina alinmasidir. Içsel yolculugu gerçeklestirenlerin dis yolculuklarini kâmil bir sekilde gerçeklestirecekleri, iç dünyasi güzellesenlerin dis dünyasinin da iyilik adresi konumuna gelecegi öngörülmektedir. Bu gerçekten hareketle meshur sufi Fudayl bin Iyaz (ks) olgunlugu dostlarin kusuruna bakmamak olarak görmektedir. Fudayl bin Iyaz hesaplasmayi degil muhabbetlesmeyi, cedellesmeyi degil af yolunu seçmeyi tavsiye etmektedir.
Tasavvufi ahlak; baskalarinin iyiligini sufinin kendi beklentilerinden önce görmek, baskalarinin hak ve hukukunu kendi haklarindan üstün tutmak, feragat ve fedakarlik, baskalarinin kusurlarini bagislamak, digergamlik, yardimseverlik, cömertlik, özür dilemeyi gerektirecek davranislarda bulunmamak, sözünde durup sadakat göstermek, kendini baskalarindan üstün saymamak, dostlara yardim etmek, her zaman dogru olmak, garipleri sevmek, gönlü genis olmak, dogru sözlü olmak, dünyalik yüzünden kardeslerimize bozulmamak, güç durumda olan arkadaslarimizi gözetmek, sefkatli olmak, esasta alanin da verenin de Allah oldugunu bilmek, güzel ahlak, terbiye ve nezaket gibi niteliklere bürünmektir.
BILGI TASAVVUFLA ILME DÖNÜSÜR
YRD. DOÇ. DR. ABDULCEBBAR KAVAK
Islam’in sadece zahiri ibadetler ve dini bazi uygulamalardan ibaret oldugunu düsünmek, Hazret-i Adem’den (as) beri süregelen vahiy sürecini ve Ilahi emirleri anlamadigimizi gösterir. Yüce Allah bizi dünya hayatiyla imtihan etmeye basladigi günden beri, kendisiyle irtibatimizi saglayacak bir kurumsal yapiyi bizlere lûtfetmistir. O da Islam dinidir. Bu dinin zahiri emirleri hayatimiza sekil ve renk katip kisiligimizi belirlemistir. Rabbimizle olan baglantimiz ise bu zahiri emirlerin uygulamasindaki samimiyetimizle yani takvamizla mümkün olmustur.
Kur’an-i Kerim bu takva hususunu önemle vurgular ve bunun davranislarimizin özünü olusturdugunu bizlere hatirlatir. Müslümanlarin, toplumsal hayatin yogun is ve islemleri arasinda zaman zaman ibadet ve davranislarinda bu takvadan uzaklastiklari olmustur. Bu durum insanla Rabbi arasindaki samimi bagin siradanlasmasina ve zamanla zayiflayip kopmasina neden olmustur. Görünüste Müslüman olarak hayatini idame etmesine ragmen, hakikatte dini hayatindan lezzet almayan ve Rabbiyle olan kulluk bagi manen zayiflayan bir insan tipi ortaya çikmistir. Iste bu merhalede takva boyutunun Müslümanlarin hayatinda süreklilik arz etmesi için bir ilim dali olusmustur, bu da tasavvuf ilmidir.
Müslümanlarin hayatinda dinin yasanmasi adina yeni bir renk ve dinamizm saglayan tasavvuf, Islam kültür ve medeniyetinin de yeni nesillere ulastirilmasinda önemli bir tasiyici unsur olmustur. Bu ilimle ugrasan mutasavviflar ile bunlarin çalisma ve uygulama alani olan tekkeler, Islam toplumunun hemen her tabakasina farkli faaliyetlerle nüfuz etmis ve Kur’an ögretimi, Islami ilimlerin tedrisi, Arapça ögretimi, kültürel ve sanatsal faaliyetler gibi pek çok kurumsal yapinin islevini de görmek suretiyle aslinda büyük bir yükü omuzlamislardir. Bu merhalede Islam dünyasinda, günümüze kadar isimlerinden bahsedilen Abdülkadir Geylani (ks), Ahmed er-Rifai (ks), Muhammed Bahaeddin Naksibend (ks), Mevlana Celaleddin Rumi (ks), Molla Abdurrahman Cami (ks), Seyh Sadi (ks) gibi yüzlerce büyük sahsiyet bu maneviyat kervaninin öncüleri olmuslardir.
(Dosya yazilarini tamami derginin 58. sayisinda.)