BIR GENÇLIK
Islam tarihinde, tarikatlarin zuhur etmesi ve birer kurum olarak belirmesinden önce görü¬len bir teskilat olarak fütüvvet teskilatindan bahsedebiliriz. Bu teskilat, hem kendisinden sonra ortaya çikacak tarikatlara ilham vermis hem ahilik teskilatina ilham vermis hem de daha genis anlamda, Müslüman mahalle ve çarsi kültürünün olusmasinda etkili olmustur.
Fütüvvet; gençlik, delikanlilik, yigitlik demektir. Ama bahsedilen biyolojik bir gençlik ya da siradan bir gözü peklik degildir. Fütüvvet asil anlamini, gündelik davranislarda zarafet ile düsman karsisinda cesareti, kalbi dolduran bir merhametle akli besleyen bir ilmi birlestirmesinden alir. Fütüvvet sahibi olan kimse yani feta, kibar, cesur, adanmis, cömert, bilgili, ölçülü, erdemli bir örnek tiptir.
Bati dünyasinda bu tipe yönelik özel bir ilgi oldugunu söyleyebiliriz. Bati’ya fütüvvet terimi sövalyelik olarak tercüme edilmistir. Malum, sövalyelik, Bati’da tarikat hüviyeti de olan bir kurumdur. Ve bir sövalyenin sadece adanmis bir asker olmasi yetmez ayni zamanda kibar ve erdemli olmasi, manevi açilardan da egitilmis olmasi önemlidir. Fütüvvetin sövalyelik kurumuna da ilham verdigini bugünkü arastirmalardan artik daha iyi anlayabiliyoruz.
Bugün Islam dünyasinin özlem duydugu tip fetadir. Sadece yardim kuruluslarinda gönüllü olan degil, ayni zamanda eli tespihli; sadece bilgiye adanmis degil ayni zamanda sokagin ihtiyaçlarina da duyarli, sadece cesur degil ayni zaman kibar ve ölçülü bir tip olan fetayi tekrar tekrar gündeme getirmek zorundayiz.
Gençlerimizin önüne, onlari cezbedecek bir model koyamadigimizi söyleyebiliriz. Tekil örneklikler de hepsini kusatacak bir model olma imkanindan yoksundur. Bu bakimdan tarihteki feta ve fütüvvet tecrübesine yeni¬den bakmak ihtiyaci duyduk.
Dosyamiz bu konuya dair birbirinden önemli yazilardan olusuyor. Hayirlara vesile olmasi niyaziyla.
KENDINI DÜSÜNEN FETA OLAMAZ!
PROF. DR. SÜLEYMAN ULUDAG
Kur’an-i Kerim’de ve hadis-i seriflerde feta kelimesi geçer. (Bkz. Enbiya, 60; Kehf, 13; Yusuf, 36) (Feta, çogulu: fiyah, fityeh. Müennesi; fetat, çogulu: feteyat)
Feta; genç, delikanli, yeni yetme anlamina geldigi gibi yigit, babayigit, koçyigit, yigitbasi, cesur yürekli, gözü pek ve kahraman gibi anlamlara da gelir.
Kuvvet ve kudret son derece önemli bir kavramdir. Güçlü ve kuvvetli olana insanlar hayrandirlar. Yigitleri ve güçlü olanlari bazen haddinden fazla büyütürler. Bazen bunlari Tanri mertebesine çikarir ve ona taparlar. Güce ve güçlüye tapinmanin sebebi, söz konusu hayranliktir.
Islam’da da kuvvet ve kudret önemli bir temel kavramdir. Mutlak kuvvet ve kudret sahibi sadece Allah Tealadir. O (cc), el-Kavi, el-Galib, el-Kadir, el-Muktedir ve el-Aziz’dir. O’nun (cc) gücünün üstünde veya O’nun (cc) gücüne denk baska bir güç yoktur. Kadir-i mutlak oldugundan O’nun (cc) gücü her seyi kusatir. Her sey O’na (cc) boyun eger ve itaat eder. Insanlar gibi tabiat¬taki bütün varliklar güçlerini O’ndan (cc) alirlar. Mutlak gücün kaynagi O’dur (cc).
Insanlar genellikle bedensel, toplumsal, siyasal, ekonomik güçleriyle övünür, kibirlenirler. Çogu zaman da sahip olduklari bu gücü seytana ve nefsin arzularina uyarak kendileri kadar güçlü olmayanlara, özellikle de zayiflara ve acizlere karsi kullanirlar. Bundan dolayi Islam, kuvvet, kudret, iktidar, nüfuz, itibar kavramlari üzerinde durmus; güçlü, muktedir ve nüfuzlu olanlara karsi zayiflari ve acizleri koruyan hükümler koymustur.
Mü’min, La havle ve la kuvvete illa billah (Allah ile olanin disinda bende hiçbir kuvvet ve kudret yoktur.) diye dua eder, kuvvet ve kudretin kaynagi olarak sadece kadir-i mutlak olan Hak Tealayi görür. Sahip oldugu güç Allah Tealanin ondaki emanetidir; iyi korur ve sadece mesru sekilde kullanir. Aksi takdirde bunun hesabini verecegine ve cezasini çekecegine inanir.
EBEDI GENÇLIK GÜZEL AHLAKLA OLUR
PROF. DR. SELAHATTIN YILDIRIM
Ölümü ve hayati genelde daha güzel ve saglam isler, özelde daha güzel ibadet yapmamiz için bir imtihan vesilesi olarak yaratan Allah Teala, bir ayette söyle buyurmustur: “Hükümranlik elinde olan Allah, yücedir. O, her seye hakkiyla gücü yetendir. O, hanginizin daha güzel amel yapacagini sinamak için ölümü ve hayati yaratandir. O, mutlak güç sahibidir, çok bagislayandir.” (Mülk, 1-2) Ayette görüldügü gibi ibadetlere deger katan sey kemiyet degil keyfiyettir. Peygamber Efendimizin (sas), “Allah, sizden birinin yaptigi isi mükemmel yapmasini sever.” (Taberani, el-Mucemü’l-Evsat, 1/275; Beyhaki, Suabü’l-Iman, 4/334) mealindeki hadisi de dünyevi islerde ve ibadetlerde esas olanin kemiyetten ziyade keyfiyet oldugunu ortaya koymaktadir.
Insan ömrü çocukluk, gençlik, olgunluk ve ihtiyarlik olarak dört safhadan ibarettir. Çocukluk ve ihtiyarlik dönemleri daha çok güçsüzlük, acizlik ve himayeye muhtaç dönemlerdir. En verimli devre ise gençlik ve olgunluk zamanlaridir. Bu iki dönemi gaflette, oyunda ve eglencede beyhude harcayan insanlar ihtiyarlik dönemini ah-u enin ile geçirmeye mahkum olurlar. Bir sairimiz bu hususu söyle dile getirmistir:
Kimi vicdana dokundu, kimi cism ü cana
Zevk namiyla ne yaptimsa pisman oldum.
Zahit ve abidlerden biri olan Ebu Usame el-Misri söyle demistir: “Ebu Süreyh ile birlikte yürüyorduk. Aniden oturarak cübbesine büründü ve aglamaya basladi. Niçin agliyorsun, diye sorduk. Dedi ki: “Ömrümün tükenisini, amelimin azligini ve ecelimin yaklastigini düsündüm.” (Ibn Ebi’d-Dünya, Resail, III, 42)
Ebu Hüreyre (ra) tarafindan rivayet edilen bir hadislerinde Peygamberimiz (sas) hayati güzel yasamanin ve firsatlari degerlendirmenin önemi hakkinda söyle buyurmuslardir: “Sizden ölen herkes mutlaka pisman olur.” Sahabe, ölen kisinin pismanligi nasil olur, diye sorduklarinda söyle buyurdu: “Ölen insan iyilik sahi¬biyse niçin daha fazla iyilik yapmadim diye, kötülük sahibiyse kötülügü neden terk etmedim diye pisman olur” (Tirmizi, Zühd, 59)
GENÇLIKTE IKI YOL VAR: HAK VE BATIL
ABDULLAH TAHA ORHAN
Insan iliskilerinde, sosyal hayatta, aile haya¬tinda ya da is hayatimizda sikça rastladigimiz bir seydir; bunu neden böyle yapmadin, diye bazen hafif bazen de sert bir sekilde hesap sorariz muhataplarimiza. Bu, özellikle yukaridan asagiya dogru yapildiginda daha bir kirici olur, örnegin isyerinde tüm gayretimize ragmen müdürümüz yaptigimiz isi begenmeyip bize böyle söylese, en basit ifadesiyle üzülürüz, is yapma sevkimizi dahi yitiririz belki.
Peygamber Efendimiz her zamanda, hal ve sartta bizim için üsve-i hasene, güzel örnektir.
O’nun (sas), Enes bin Malik’le (ra) olan iliskisi genç¬lerle nasil iletisim kurmamiz gerektigine dair ipuçlari sunmaktadir, bizlere. Enes bin Malik (ra) on ve yirmi yaslari arasinda yani hayat yolculugunun basinda, ilk gençlik yillarinda, Efendimizin yaninda, hizmetinde bulunmustur.
On ve yirmi yaslari arasinda, ilk gençlik yillarinda hizmetkarligini yapan Enes bin Malik (ra) ile iliskileri bize özellikle hayat yolculugunun basinda olan gençlerle nasil iletisim kurmamiz gerektigine dair önemli ipuçlari sunuyor.
Enes bin Malik’ten (ra) dinleyelim bu hikmetli örnekligi: “Resulullah’a on sene hizmet ettim. Vallahi bana bir kez olsun, ‘Öf!’ bile demedi. Herhangi bir seyden dolayi, ‘Niçin böyle yaptin?’ demedigi gibi, ‘Söyle yapsaydin ya!’ da demedi.” (Müslim, Fedail, 51)
Sadece su örnek dahi Efendimizin genelde insanlarla, özelde de gençlerle nasil muhatap olduguna dair bir fikir vermesi için yeterli.
Efendimizin iste bu alicenapligi sayesinde, nübüvvetin ilk demlerinden itibaren etrafinda en fazla gençler olmustur. Gençlerin gönüllerini kazanmis, zihinlerini ise Kur’an-i mübinin nuruyla aydinlatmistir.
(Dosya yazilarinin tamami, Ilim ve Irfan’in Ocak (sayi: 53) sayisinda.)