AYIN DOSYASI | Mart |
2016 |
AYIN KONUSU
| Okunma: 1660
TEVEKKÜL, TEDBIR VE TEMBELLIK
Modern insanin kendisini ve yeteneklerini gözünde çok büyüttügünü söyleyebiliriz. Modern egitim, muhatabina, kendisini merkeze koymasi gerektigini anlatiyor habire. Özsaygi, özgüven, kendini gerçeklestirmek, kendini simartmak gibi ifadelere, her gün defalarca maruz kaliyoruz. Basarmanin, egitimle, yeteneklerle, kapasiteyle baglantisi kuruluyor mütemadiyen.
Bu propaganda esnasinda takdir, nasip, kismet gibi ifadelereyse üvey evlat muamelesi yapiliyor. Dünyaya ve insana bu biçimde bakmanin her seyden önce büyük mutsuzluk getirecegine kusku yok. Basarisizliklarini nasibe baglayan kimse, kendisini asan bir gücün ve otoritenin varligi sebebiyle, o gücün takdirine saygi duymayi ögrenirken, öte yandan kendisini yipratmaktan kaçinmis ve belki de asil özsaygiyi gerçeklestirmis olur. Iste bu sebeple tasavvufi talimin temel vurgularindan biri tevekküldür. Tevekkül bizim kendimizi tarttigimiz, kendimize biçtigimiz payi, kendimizi konumlandirdigimiz mertebeyi degerlendirme imkani yakaladigimiz baslica kalbi eylemlerden biridir.
Tevekkülü tembellikle özdeslestirenlerin bu önemli kalbi ameli anlamadiklarini yekten söyleyelim. Tevekkülü, pasiflik olarak anladiklarini düsünüyoruz. Oysa tevekkül, islerin yapilmasi esnasinda izlenen süreçle ilgili degildir. Süreci tamamladigimizi düsündükten sonra, isin akibeti hakkindaki endiseyi kafadan çikarmak, bunu bir saplantiya dönüstürmemek demektir. Mescide girmekte olan ziyaretçisine, devesini bagladiktan sonra tevekkül etmesini söyleyen Efendimizin (sas) bu nasihati, devenin kaçmasini önleyecek prosedür olan iple baglamayi tamamlamasi, sonra da akibeti Allah’a havale etmesi seklindedir. Baglanmasina ragmen, ipini kirip kaçacak ya da çalinacak deve için üzülmek elbette mümkündür ama devesini bu sekilde kaybeden birisi hem kendisini suçlamamis ve böylece takdiri yargilamamis olacak ve hem de Allah’i töhmet altinda birakmaya yeltenmemis olacaktir. O elinden geleni yapmistir. Buna ragmen deveyi kaybederse, bu tahammül edilebilirdir.
Osmanli ordusunda “deliler” diye adlandirilan, orduda öncü birlik olarak görev yapan bir zümre bulunmaktaydi. Bu zümre, en önce atilan, tuhaf ve biraz da korkunç giysilere bürünmüs bir topluluktu. Bu zümrenin ölümü göze alabilmesinin ardinda, onlarin ölüm Allah’in elinde diyerek savas meydanina dalmalari yatmaktaydi. Yani tevekkül pasiflik yerine, aksine atilganligi dogur-maktadir. Çünkü mütevekkil, olacak olan olur, diyen kimsedir.
Bu sayimizdaki dosyamizi bu önemli konuya ayirdik. Faydali olmasi temennisiyle.
TEVEKKÜL NEDIR, NE DEGILDIR?
PROF. DR. SÜLEYMAN ULUDAG
Tevekkül, Allah Tealaya güvenmektir ve Allah Tealaya güvenmek sufinin en temel ve en belirgin niteliklerinden biridir. Tevekkeltü Alallah cümlesi Allah Tealayi kendime vekil kildim yani O’na (cc) güvendim ve dayandim, O’na (cc) itimat ediyorum anlamina gelir.
Vekil, Allah Tealanin güzel isimlerindendir. Yüce Allah birçok ayette kullarinin vekili oldugunu bize haber veriyor: “Sana vekil olarak Allah kafidir.” (Nisa, 81, 132, 181), “Allah’a tevekkül et, vekil olarak Allah kafidir.” (Ahzap, 3, 48), “Ölümsüz bir hayati bulunana tevekkül et.” (Furkan, 58), “Aziz ve rahim olana tevekkül et.” (Suara, 217), “Benden baskasini vekil edinmeyin.” (Isra, 2), “O, dogunun da batinin da Rabbidir, O’ndan baska Tanri yoktur, O’nu kendinize vekil edinin.” (Müzemmil, 9)
Mealleri verilen ayetler Hak Tealanin vekilimiz oldu¬gunu, O’nu (cc) vekil olarak kabul etmemiz ve O’na (cc) itimat etmemiz, güvenmemiz ve dayanmamiz lazim geldigini açikça anlatiyor. “Eger mü’min iseniz Allah’a tevekkül ediniz.” (Maide, 23), “Eger Allah’a iman edi¬yorsaniz O’na tevekkül ediniz, eger Müslüman iseniz O’na tevekkül ediniz.” (Yunus, 84)
Son iki ayette Hak Teala tevekkülün mü’min ve Müslüman olmanin sarti oldugunu bildiriyor. Böylece emredilen tevekkülün dini ve ahlaki hayatin esasi oldugu açiklanmis oluyor. Tevekkül kelimesiyle ifade edilen anlam ve kavram Kur’an-i Kerim’de daha baska ifadelerle de anlatilmistir:
“Hasbünallah, hasbiyallah” (Allah bize/bana kafidir; O (cc) ne güzel vekildir.” (Al-i Imran, 173; Tevbe, 129) “Allah, kuluna vekil olarak kafi degil mi?” (Zümer, 36) “Yol gösteren ve yardim eden olarak Allah kafidir.” (Furkan, 35)
TEVEKKÜL KALBIN AMELIDIR
PROF. DR. SELAHATTIN YILDIRIM
Dini kavramlarin en kapsamlisi, anlasilmasi ve uygulamasi en zor olani tevekküldür. Dinin yarisi tevekkül, yarisi da inabedir. Çünkü din istiane (yardim isteme) ve iba¬detten ibarettir. Tevekkül istiane, inabe ise ibadettir. Tevekkül gökyüzü ve yeryüzü sakinlerinden, ister mükellef olsun ister olmasin, her birinin derece ve makamina göre ortaya koydugu kalbi bir amel ve uygulamadir. Kafirler ve hayvanlar açisindan tevek¬kül yeme-içme ve barinma gibi dünyevi ihtiyaçlari karsilamaya matuftur. Iman ehli içerisinden havas ve evliyaullahtan olanlarin tevekkülü, nefsine istikamet kazandirmak, Allah’la olan kalbi alakasini muhafaza etmek ve buna engel teskil edecek olan insanlarla hasir-nesir olmaktan mümkün mertebe uzak durmak seklinde görülür. Bu dereceye erememis olan diger mü’minlerin tevekkülü ise rizik elde etme, afiyette olma, mal ve evlat sahibi olma, düsmanlara karsi yardim görme ve buna benzer konularda tezahür eder. Diger insanlar açisindan tevekkül Allah’in sevmedigi ve razi olmadigi zulüm, adavet ve günah olan islerin gerçeklesmesi seklinde görülür. Iman ehli için tevekkül son derece önem arz eden manevi bir haldir. VI. yüzyil sufilerinden olan Ebu Ali ed-Dekkak’a (ks) göre tevekkülün üç derecesi vardir. Bunlar, tevek¬kül, teslim ve tefvizden ibarettir. Tevekkül bidayet (baslangiç) ehlinin, teslim sülûkta yolu yarilamis olanlarin, tefviz ise sülûku tamamlamis olanlarin vasfidir. Diger bir ifade ile tevekkül mü’minlerin, teslim evliyanin, tefviz ise muvahhidlerin özelligidir.
ALLAH TEALA TEVEKKÜL EDENLERI SEVER
DOÇ. DR. MAHMUT ÇINAR
Müslümanlar arasinda Allah’a güvenmek anlaminda kullanilan tevekkül tabiri, vekl kökünden türemis Arapça bir isimdir. Sözlükte, birinin isini üstüne alma, birine güvence verme; birine isini havale etme, ona güvenme, ondan destek dileme gibi manalara gelir. Bu dogrultuda olmak üzere, birine güvenip dayanan kimseye mütevekkil, kendisine güvenilen kimseye de vekil denir. “Hasbünallah ve ni’me’l-vekil / Bize Allah yeter, O, ne güzel vekildir.” (Al-i Imran , 173) ayeti, bu anlamda Allah’i kendimiz için vekil kilmamizi tavsiye etmekte, en güzel dost ve vekilin Allah oldugunu ifade etmektedir. Kuskusuz bu anlamda Kur’an’da baska ayetler de yer almaktadir.
Vekil kelimesi, zaman zaman kefille es anlamli gösterilmis ise de dil alimleri, vekilin kefilden daha genel oldugunu ve buna bagli olarak, her vekilin kefil oldugunu ancak her kefilin vekil olmadigini kaydetmislerdir. Günlük dilde ve hukuki yargilarda da kefil ile vekil bir¬birinden farkli anlamlarda kullanilmislardir.
Tevekkül, Islam ümmeti arasinda bir terim olarak, bir kimsenin kendini Allah’a teslim etmesi, rizkinda ve diger islerinde Allah’i kefil bilip sadece O’na (cc) güven¬mesi seklinde anlasilmistir. Bir kisim alimler, tevekkül tabirini önemli bir hususa dikkat çekerek tanimlamis ve söyle demislerdir, tevekkül, kalbin yalniz Allah’a güvenmesidir.
Ancak kul ile Allah arasinda olmasi gereken bu güven duygusu, sebeplere basvurma ve çalisip mal biriktirme gibi çabalara aykiri degildir. Tevekkül ile benzer anlamda, teslim (birine boyun egme, hükmüne riza gösterme) ve tefviz tabirleri de (isi birinin tasarrufuna birakma) kullanilmaktadir. Bununla beraber tefvizin tevekkülden daha genis kapsamli oldugu da belirtil¬mistir. (Genis bilgi için bkz. Mustafa Çagrici, tevekkül maddesi, TDV Islam Ansiklopedisi (DIA), XLI, 1)
(Dosya yazilarinin tamami Ilim ve Irfan dergisinin Mart (2016) sayisinda.)