PROF. DR. KADIR ÖZKÖSE | Şubat |
2015 |
AYIN KONUSU
| Okunma: 2307
Naksibendiye silsilesinin Hazret-i Ebu Bekir (v. 634)’den Bayezid Bistami’ye (v. 875) kadar olan kismi Siddikiye, Bayezid Bistami’den Abdülhalik Gücduvani’ye (v. 1199) kadar olan kismi Tayfuriye, Gücduvani’den Bahaeddin Naksibend’e (v. 1388) kadar olan kismi Haceganiye, Sah-i Naksibend’den Ubeydullah Ahrar’a (v. 1490)’a kadar olan kismi Naksibendiye, Ubeydullah Ahrar’dan Imam-i Rabbani’ye (v. 1624) kadar olan kismi Ahrariye, Imam-i Rabbani’den Semsuddin Habibullah Can-i Canan’a (v. 1780) kadar olan kismi Müceddidiye, Can-i Canan’dan Mevlana Halid Bagdadi’ye (v. 1826) kadar olan kismi Müceddidiye-i Mazhariye, Mevlana Halid Bagdadi’den günümüze kadarki kismi ise Halidiye olarak taninmaktadir.
Ehl-i Sünnet akidesine siki sikiya bagli oldugu için halkin, merkezi otoriteye sadakatini benimsedigi için yöneticilerin, Sia düsüncesine itibar etmeyip hilafet hususunda Ehl-i Sünnet’in görüsünü destekledigi için de Sünni hükümdarlarin ragbet ve yardimina mazhar olan Haceganiye tarikati, içinde bulundugu toplumun yapisina ve özelliklerine uygun bir yol izlemistir. Bu yapisiyla Haceganiye, Mogol Samanizm’ine, bidatlara ve Sia’ya muhalif kitlelerin iltifat ettigi bir tarikat olmustur. Cehri zikrin bile bidat sayildigi Buhara bölgesinde hafi zikri esas alan Haceganiye seyhleri bu yolla ulemanin teveccühünü kazanmis, sonralari cehri zikre yönelen Haceganiye seyhleri de bu tarz zikri ulema önünde basariyla müdafaa ederek alimlerle sufiler arasindaki iyi iliskilerin devamini temin etmislerdir. Medrese-tekke iliskilerindeki bu olumlu hava, birçok alim ve talebeyi Haceganiye tekkelerine sevk etmis hatta Muhammed Bahaeddin Naksibend dönemine gelindiginde medreselerin bos kalacagindan endise eden bazi alimler bu durumu kaygiyla karsilamislardir.
(Yazinin tamami Ilim ve Irfan dergisi Subat (2015) sayisinda.)