ILIM VE IRFAN | Şubat | 2015 | AYIN KONUSU | Okunma: 5276
DILIN AFETLERI AFETLERIN BÜYÜGÜDÜR

Anadolu’da bir söz vardir: Kisi giyimiyle karsilanir, konusmasiyla ugurlanir. Konusmamiz, dilimiz bizi apaçik gösteren, içimizdekini disimiza çikartan yanimizdir. Konusmaya baslayinca, o vakte kadar içimizde bulunan, böyle oldugu için de tehlike arz etmeyen her sey asikar olur. O yüzden, iki düsün bir konus, denmistir. Söyleyinceye kadar kelam senin esirindir, söyledikten sonra sen onun esirisin, sözü de bu kapsamdadir.

Dili egitmek tasavvufun temel vurgularindan biridir. Az konusmak tavsiye edilmistir. Çünkü az konusmak, dille yapilan hatalari en aza indirmek için baslica tesirli yoldur. Yine az konusmak sayesinde sufi büyüklerinin murakabe dedikleri ameliye güçlenir. Murakabe, kontrol etmek, gözetmek anlamlarina gelir ve tasavvufi yolculugun önemli bir asamasi ve ayni zamanda yöntemidir. Tasavvufi yolun basi muhasebe (kisinin kendisini yaptigi günahlardan dolayi hesaba çekmesi), ortasi murakabe (kisinin muhtemel hatalari göz önünde tutarak, daha islemeden vazgeçmesi, kendisini tutmasi), sonu müsahededir (kisinin Cenab-i Hakk’i her fiil ve iste müsahade etmesi), denmistir. Böylece dilimiz gibi, tutmakta son derece zorlanacagimiz organimiza hakim olmak, onu zapturapt altina almak güçlü bir murakabe ile mümkün olacaktir. Dolayisiyla dilini tutabilmek, baska bir sey yapmak degil sadece bu, murakabe gibi zor bir isin üstesinden gelmenin baslica yolu olacak ve tasavvuf yolcusunun elinde pratik, etkili bir anahtara dönüsecektir.

Bugün dile hakimiyetin giderek önemsiz görülmeye baslandigi bir devirde yasiyoruz. Yalan, giybet, kovuculuk, iftira, bos lakirdi vb. dil afetlerinden mustaribiz. Bu bakimdan sufilerin dilini tut, nasihati daha da büyük bir önem arz ediyor. Dilimizi tutmanin en pratik yolu da onu zikirle mesgul etmekten geçiyor. Biz onu ona layik bir amelle mesgul etmezsek, seytan onu bayagi bir amelle mesgul edecektir. Zikir ise bütün hayirlarin basidir.

Gördügümüz gibi sadece bir amel, dilimizi tutuvermek, bizi manen yükselten, ilerleten hatta kosturan bir amele dönüsüyor. Dilimizi zikirle, düsük eylemlerden uzak tutmak… Zor ama iksir türünden, her seyi degistiren, dönüstüren bir amel.

Dosyamiz, bu amele dair çok aydinlatici uyarilar, dikkatler, görüsler içeriyor. Hayirli olmasi temennisiyle.

DILIN AFETLERI KALBI YARALAR
ABDULLAH TAHA ORHAN

Imam Gazzali Hazretleri din ilimlerini ve aslinda bütünüyle bir Islam hayat pratigini Kitap ve Sünnet’e uygun olarak ihya etmeye çalistigi muhtesem eseri Ihya-i Ulûmi’d-Din’in insani helak eden kötü ahlaklari ve kurtulus çarelerini ele aldigi Kitabü’l-mühlikat baslikli üçüncü cildinde müstakil bir bölüm ayirir dilin afetlerine. Bu cildin dördüncü kitabi olan Afatü’l-lisan bölümünde dilin insani helake götüren yirmi hastaligindan bahseder Gazzali Hazretleri. Kitabin içinde bu bölümün siralamasi da manidardir. Zira bir önceki bölüm sehvetlerin ele alindigi Kitabü kesri’s-sehveteyn, bir sonraki bölüm ise öfke ve türevlerinin incelendigi Kitabü zemmi’-l gadab ve’l-hikd ve’l-hased’dir. Buradan sunu ihsas eder okuyucuya, dilin afetleri aslinda bir nevi sehvettir ve bu sehvet terbiye edilmezse insanin önce kendisine, sonra da haset, öfke ve kin gibi duygulara kapilarak çevresine zarar vermesine neden olur. Dilin asil gayesi ve fitrati hakki söylemektir. Rahman suresinde buyuruldugu gibi Cenab-i Hak önce Kur’an’i, yarattigi insana emanet etmis, ardindan da insanogluna bu Kur’an’daki hakikati ifade edebilecegi bir beyan kabiliyeti vermistir. Dilin bozulmamis fitrati iste bu beyan üzeredir.

DILINI TUTMAYAN ONUN TUTSAGI OLUR
DOÇ. DR. SELAHATTIN YILDIRIM

Islam büyükleri dini kavramlara güzel tarifler yapmislardir. Bu kavramlardan birisi de hikmettir. Pek çok alim tarafindan farkli sekillerde tanitilmis olan bu kavramin en kapsamli tarifi, esyayi layik oldugu yere koymak, olarak kabul edilmistir. Buna göre bir mü’minin kâmil insan ve hikmet ehli olabilmesi, dinini zaman ve mekana göre kullanmasi yani konusmasi gereken yerde susmamasina, susmasi gereken yerde de konusmamasina baglidir. Rakbü’l-Misri’nin (ra) rivayet ettigine göre Peygamberimiz (sas) söyle buyurdu: “Malinin fazlasini infak eden ve sözünün fazlasini imsak eden kisiye müjdeler olsun!” (Beyhaki, Suabu’l-Iman, IV, 243; Ebu Nuaym, Hilyetü’l-Evliya, III, 203; Mu’cemu Ibn Asakir, II, 1052; Taberani, Mekarimü’l-Ahlak, I, 318; Temmam bin Muhammed er-Razi, Fevaidu Temmam, I, 208)

Ayet ve hadislerde lisani hakki haykirmakta kullanmanin büyük bir ibadet ve sevap kapisi oldugu gibi, aksi istikamette kullanmanin da bir vebal hatta cehenneme yuvarlanmanin sebeplerinden biri olarak ifade edildigini görmekteyiz. Bir ayet-i kerimede bu hususun önemine söyle vurgu yapilmistir: “Insanlari Allah’a çagiran, iyi is yapan ve, ben müslümanlardanim, diyenden kimin sözü daha güzeldir?” (Fussilet, 33)

Lisani yerinde kullanmamanin afetleri ve zararlari pek çoktur. Zarari en büyük olanlar, münafiklarin birinci vasfi olarak gösterilmis olan yalan söylemek, giybet etmek, iftira etmek, nemmamlik, bir isin mahiyetini arastirmadan kulaga gelen her sözü nakletmek, fasiklari ve zalim yöneticileri övmektir.

DIL KALBIN ANAHTARIDIR
DOÇ. DR. AHMET ALBAYRAK

Bati medeniyetleri konusma zemini üzerinde yükselir; Yuhanna’nin kalemiyle yazilan Incil’in ilk ayeti olan, “Önce söz vardi.” ifadesi, modernlestirilmis Bati’nin kökenlerinden biridir. Dogu medeniyetleri de sessizligi önceler. Islam medeniyeti ise ikisi arasinda dengeyi saglamak üzere Ebu Sureyh el-Huzai’nin Hazret-i Peygamber’den (sas) rivayetle Ilahi bir ilkeyi ortaya koyar: “Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse, komsusuna iyilik etsin. Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse, misafirine ikram etsin. Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse, ya hayir söylesin veya sussun.” (Tecrid-i Sarih Tercemesi, 12/131)

Dünya ötesi kainatin derinliklerinde ve bizlerin iç dünyalarimizda daha çok ses mi vardir, yoksa sükut mu? Bir dil için iki dudagimiz var, dilimizi zapt edebilmek için. Bu kurala göre konusmalarimiz susmalarimizin en azindan yarisi olmali degil midir?

Dilin haddini asmasidir, dilin afeti. Hayir için, iyilik için, ilim-hikmet-irfan için, terbiye için ancak gerektigi kadar konusmamiz gerekirken fazlasiyla sarf edilen sözler, dimagimizi ve kalplerimizi yormakta ve bizleri nice felaketlere sürükleyebilmektedir.

Kainat, Hakk’i temsil eden bizler için sonsuzluk deryasi oldugu kadar ayni zamanda sessizlik deryasidir. Yaratilmis olan her insan, her varlik, maddi ve manevi anlamda sükunete kavusabildigi ölçüde bu sessizlik deryasinda hayretler içerisinde deveran edebilir. Demek ki konustugumuz ölçüde derunumuzdaki sessizligin bizi kavrayan çekim alanindan uzaklasiyoruz. Bir baska ifadeyle insan, susabildigi kadar enfüsi ve afaki âlemleri idrak edebiliyor. Duyamadigimiz nice deruni sesler, çevremizin sessizliginde zuhurata çikmazlar mi? Ibn Arabi Hazretlerinin buyurdugu gibi, sessizlik en güzel sestir duyabilen için. Sessizlik basli basina çok sey hissettirebilir insana ve onun kalbine. Her daim sessizligin sesini arzular gerçek ilim ve irfan sahipleri. Varlik, varligin huzuru sükut içerisindeki halimizdedir. Dilimizin afeti, bu sükutun ortadan kaldirilmasiyla kaçirdigimiz huzurdur.

SUSARSAK KALBIMIZIN SESINI DUYARIZ
ISMAIL ACARKAN

“Kullarima söyle en güzel olani, sözü söylesinler. Çünkü, seytan onlarin aralarini bozmak ister. Süphesiz seytan düsmaninizdir.” (Isra, 53)

“Insanlara güzel söz söyleyin.” (Bakara, 83)

“Iyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülügü en güzel seyle sav. O zaman bir bakarsin ki seninle arasinda düsmanlik olan kimse sana dost oluverir.” (Fussilet, 34)

“Iki sey aklin eksikligini gösterir; konusulacak yerde susmak, susulacak yerde konusmak.” der bir bilge. Halk arasinda bir söz vardir, dilin kemigi yoktur, diye. Evet dilin kemigi yoktur ama dilin kökü vardir. O kök akildir, akilla baglantisi kopan veya zayiflayan dil insanin basina bela olur. Gerçek anlamda konusmak insanin aklini kullanmasidir, çenesini yormasi degil.

Fitrata uymak insan olmaktir. Insan olmak ise Allah’in verdigi her seyi yerli yerinde kullanmaktir. Dil, iman ve yakine ermis akil ve kalbin aletidir. Salih bir akil ve kalp, dil vasitasiyla mana ve hakikatleri ifade eder, dile döker. Yoksa dili terbiye olmamis olan nefsin ve heveslerin emrine vermek dile haksizliktir. Bu nedenle bos ve gereksiz konusma, nefs adina tartisma, birini çekistirme, riyakar ve yapmacik sözler, kaba ve agir ifadeler, alay etme, rahatsiz edici sakalasma, incitici ve kirici sözler söyleme, yalan ve giybet, laf tasima, yagcilik veya hakaret etme gibi tutumlar akilsiz ve kalpsiz dilin kötülüge alet olan yollaridir.

(Dosya yazilarinin tamami Ilim ve Irfan dergisi Subat (2015) sayisinda.)

Muhterem hazirun, Hazret-i Muhammed’in peygamber olarak gönderilmesi...

Insanin fitrati tertemizdir. Ne var ki zamanla disardaki enkazin, toz dumanin külleri üzerine düser....

Ilim ve Irfan dergisinin 2024 Aralik sayisi sahsiyet dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2024