SELIM HASIMOGLU | Kasım |
2014 |
AYIN KONUSU
| Okunma: 2227
Allah Teala ilim ehlini Kur’an-i Kerim’de su sekilde yüceltmistir: “Allah, melekler ve ilim sahipleri, ondan baska Ilah olmadigina adaletle sahitlik ettiler.” (Al-i Imran, 18) Bu ayette ilmin ve alimin faziletine isaret eden bir delil bulunmaktadir. Zira eger alimlerden daha faziletli birileri olsaydi Allah, alimlerin ismini kendi ismiyle zikrettigi gibi onlarin da ismini zikrederdi. Ilmin faziletine isaret sadedinde yüce Mevla, Peygamberine, su duayi yapmasini söyler: “Rabbim! Ilmimi arttir, de.” (Taha, 114) Eger ilimden daha degerli bir sey olsaydi Allah, Peygamberine onun arttirilmasinin kendisinden talep edilmesini emir buyururdu.
Efendimizin (sas) söyle söyledigi rivayet edilmistir: “Alimin abide üstünlügü on dördünde çikan ayin diger yildizlara olan üstünlügü gibidir.” (Tirmizi, Ilim, 19)
Ilmin semeresi onunla amel etmek, ögrenim ve ögretiminde ihlasi gözetmektir. Ilmin fazileti hakkinda varid olan ayet-i kerime ve hadis-i serifler bizlere, ilimden maksadin kisiyi Allah’a götüren, içindeki taatü ibadet arzusunu tetikleyen, kalbi iman, güven ve yakin ile beraber zühd, tevekkül, Allah’a karsi muhabbet, samimiyet ve sevkle doldurup kiside tevazu, Ilahi korku, zillet ve inkisar gibi hususlarin kazanilmasi oldugunu göstermektedir. Allah (cc) ilmiyle amel eden alimleri, iman yönünden insanlarin en mükemmeli ve insanlar arasinda da kendisinden en çok korkanlar olarak vasfetmistir. Elbette ki insanin ilminin ve amelinin ziyadelesmesiyle beraber Allah’a olan imaninda da bir ziyadelesme hasil olur. Iman ziyadelestikçe de kalpteki Allah korkusu ziyadelesir. Yüce Allah buyurur ki: “Allah’tan kullari içinde ancak alimler korkar.” (Fatir, 28)
Ögrenmek ve uygulamak
Beraberinde amel olan ilimle kul, üstün derecelere ulasip ihsan basamaklarindan yükselmeye baslar ve kendisine ledünni ilimlerin kapisi açilir. Bu meyanda Efendimiz (sas) buyururlar ki, “Bildigiyle amel edene Allah bilmediklerini ögretir.”
Ebu Süleyman Darani (ks) der ki, “Nefs, günahlari terk etmeye alisti mi melekut âlemine yükselir. Bunun ardindan hiçbir muallimin rahle-i tedrisinden geçmemis bir sekilde birçok ilmi tahsil etmis vaziyette sahibinin yanina döner.”
Ubey bin Ka’b söyle söyler, “Ilmi ögreniniz ve kendisiyle amel ediniz, onunla güzel görünebilmek için onu tahsil etmeyiniz. Zira bir adamin elbisesiyle kendisini süsledigi gibi bazi insanlarin da kendilerini ilimleriyle süsleyecegi zamanin yakin oldugu ihtimal dahilindedir.”
Zamanimizda birçok okul ve üniversitenin bulunmasi hasebiyle ilim elde etme yolunun çokça kolaylastigini gözlemleyebiliyoruz. Ne yazik ki, faydali ilimleri insanlara aktarmanin yaninda ayni zamanda ilmiyle amel eden, Rabbine karsi son derece samimi, ihlas ehli, zahit, takvali, ve mütevazi olmakla beraber nefsini tezkiye edip kalbini manevi hastaliklardan arindirmis bir alime rastlamak bu devirde fazlaca zorlasmistir. Sayet bizler selef-i salihten ilmiyle amel eden alimlerin, evliyanin ve ariflerin biyografilerini okuyacak olursak, birçogunun ilk basta ser’i ilimleri tahsil ettigini ardindan da kendisini egitecek ve manevi açidan yönlendirecek zahit, sufi ve alim olan bir mürsit aramaya koyulduklarini görürüz. Böylece onlar, mürsitlerinin talimatlariyla terbiye olmak, ilmini onun adabiyla süslemek, nefsin gizli bulanikliklarindan ve kalpte bulunan hastaliklardan kurtulmak, ömrünün büyük bir bölümünü tahsili ugrunda heba ettigi ilmin meyvelerini ne sekilde koparabilecegini ögrenmek ve nihayetinde ilmiyle amel eden bir alim olabilmek için onun yanina giderlerdi.
(Yazinin tamami Ilim ve Irfan dergisi Kasim (2014) sayisinda.)