ILIM VE IRFAN | Kasım | 2014 | AYIN KONUSU | Okunma: 3095
BIZE DÜSEN GÜZEL BIR SABIRDIR

Sabir, güçlü ve dirençli olmak; üzüntü, basa gelen sikinti ve belalar karsisinda direnç göstermek, olumsuzluklari olumlu kilmak için gösterilen metanettir. Telas, kaygi ve yakinma sabri yok eden, sabrin getirecegi olumlu ve hayirli neticeleri daha bastan ortadan kaldiran olumsuz hallerdir. Sabir akil ve zekanin, telas, kaygi ve yakinma acizligin ifadesi sayilmistir.

Düsünen bir kimse haramlardan sakinma konusunda gösterilen sabrin Allah’in azabina sabretmekten daha kolay oldugunu bilir. Sabir, nefsi telastan, dili sikayetten, organlari çirkin davranislardan koruma, nimet haliyle mihnet hali arasinda fark gözetmeyip her iki durumda sükunetini muhafaza etme, Allah’tan baskasina sikayette bulunmama seklinde de tarif edilmistir. Bunlar bela ve musibet karsisinda sabirdir.

Allah’a itaat, hayirli ve salih amellere devam konusunda da sabir gerekir. Zira nefs ve seytan insani bunlardan alikoymak için vardir. Gerek bela ve musibetler gerekse de ibadet ve salih ameller konusundaki sabrimiz bizleri Allah’in rizasina erdirmek için Ilahi bir ikramdir.

Kur’an’da bildirildigine göre Allah insanlari korku, açlik, yoksulluk, yakinlarin ölümü, ürün kaybi gibi musibetlerle imtihan eder. Bu musibetleri sabirla karsilayanlarin ve Allah’a teslimiyet gösterenlerin Rablerinin lütfuna, rahmetine ve ebedi kurtulusa erecekleri müjdelenir.

Sabretmek bu erdeme sahip olanlar için çok hayirli bir davranistir. Sabir peygamberlerin niteliklerindendir. Bir kimsenin kendisine kötülük edenleri adil bir sekilde cezalandirmasi haktir ancak sabir göstermesi daha hayirlidir. Sabretmek gerekir bu da ancak Allah’in ihsani sayesinde olur. Sabrin ikizi sayilabilecek sükür de hayatin ve nimetlerin gerçek sahibini dilden ve kalpten çikarmamaktir.

Tasavvuf merkezli kalp hayatinda sabir hayati bir öneme sahiptir. Allah’in evliyasina bela ve musibet vermedigi, bela ve musibete evliyasiyla eza ettigi beyan edilir.

Allah Teala da saburdur, çok sabirlidir. O’nun isimlerinden biridir, sabur. Yine, Allah sabredenlerin yanindadir. Süphesiz bu hayatta, Allah’in kullari olarak hepimize düsen artik güzel bir sabirdir.

IMANIN IKI YARISI: SABIR VE SÜKÜR
DOÇ. DR. SELAHATTIN YILDIRIM

Sözlükte sükür görülen herhangi bir iyilige karsi gösterilen memnuniyet ve minnettarlik anlamina gelir. Istilahta ise Allah tarafindan insana bahsedilen duygu, düsünce ve azalari yaratilis gayesi istikametinde kullanmak demektir ki kalple, lisanla ifa edilebilecegi gibi bütün uzuvlarla da yerine getirilebilir. Sükür imanin yarisidir. Diger yarisi ise sabirdir. Yani iman sabir ve sükürden ibarettir. Allah Teala Hazretleri kullarina sükrü emretmis, ziddi olan nankörlükten de sakindirmistir.

Imam Kuseyri’ye sükür üç kisimdan ibarettir: 1. Bedenle sükür. Bu, azalari Allah’a itaatte kullanmakla olur. 2. Kalp ile sükür. Bu, kalbi Allah’i tanima ve zikrinin disinda kullanmamaktir. 3. Lisan ile sükür. Bu da lisani Allah’in zikrinde ve methinde kullanmaktir. Sadece lisan ile “Ya Rabbi sükür” demek sükür degildir. Hakîmler sükrü dil ile söylemekten ibaret zannedenleri elbisesini elinde tutup giymeyen günes ve yagmurdan korunamayan zavalli insana benzetmislerdir. Sükür konusunda alimlerin ariflerin ve hakîmlerin ittifakla kabul ettikleri tarif sudur: Sükür elde olani muhafaza etmek, elde olmayana da sahip olmak demektir. Hakîmlerden biri söyle demistir: “Sahip oldugunuz nimetleri sükürle baglayin. Çünkü vahsi hayvanlarin kaçip gittigi gibi nimet de o hizla insanin elinden çikar.”

SABIR VE SÜKÜR MAKAMI
ABDULLAH TAHA ORHAN

Insanoglunun varolusuyla alakali en önemli kavramlardandir sükür ve sabir. Varligimiz bütünüyle bir sükrün ifadesidir âlemlerin Rabbine. Varlik yolculugumuzun dünya duragi özel olarak Hakk’tan perdeli olusumuzla, genel olarak ise imtihan sirrinca sabirla tarif edilebilir ancak. Dünya hikmet yurdudur. Kudretin hikmete galebe çalacagi ahirete erismeden evvel hikmetlere sabirla yaklasmasi, ardindaki ilim, irade ve kudret elini görmesi, bir diger deyisle marifete ulasmasi beklenir kuldan. Kulun marifetten istifadesi ne kadar fazla olursa sükrü de o denli fazla olacak, sükrü arttikça marifeti de artacaktir. Nitekim Cenab-i Hak, “Eger sükrederseniz elbette size nimetimi arttiririm.” (Ibrahim, 7) buyurmaktadir hitab-i ezelisinde.

Bu perspektiften bakildiginda, nasil dünya ve ahiret, ya da kudret ve hikmet ayni Rabbani hakikatin iki farkli yüzü ise sükür ve sabir da ayni hakikatin iki farkli tecellisi olarak degerlendirilebilir. Efendimizin su hadis-i serifi tam da buna isaret eder, “Mü’minin isi ne harika! Onun bütün isleri hayirli ve kazançlidir. Mü’min bir nimete nail oldugunda sükreder, bu onun için hayir olur. Darlik ve sikintiya düstügündeyse sabreder, bu da onu için hayir olur. Bu ise ancak mü’mine has bir durumdur.” (Müslim, Zühd ve Rekaik, 64)

Hadiste sükür ve sabrin dogrudan imanla iliskilendirilmesi ve bu hasletlerin ancak mü’minlere has olabilecegi de ayrica alti çizilmesi gereken bir husus olarak karsimizda duruyor. Mü’min, Hakk’a olan imaniyla, O’ndan gelen her seye ayni sekilde, layik oldugu veçhile mukabele ediyor; nimete sükrediyor, musibete sabrediyor. Bir anlamda musibet nimet, sabir ise sükür oluyor mü’min için. Bir diger deyisle, mü’min için musibete de, nimete de hem sabir hem sükür gerekir. Nitekim sufilere göre nimete sabretmek, nimeti Hak için kullanmak ve onun vasitasiyla Hakk’tan gaflete düsmemek, musibete sabretmekten daha zordur.

SABIR OLGUNLASTIRIR
DOÇ. DR. AHMET ALBAYRAK

Sehl bin Abdullah Tüsteri Hazretleri, sabrin, yüce Allah bir çikis kapisi açar diye beklemek oldugunu söyler. Allah yolunda ilerleyen salik için sabir hem ilk kalkis noktasidir hem yolun devamini saglayacak olan güçlü bir maneviyat enerjisidir hem de bu yolun ilerleyen asamalarinda mü'mini teskin eden Rabbani bir sirdir.

Sabir, güçlüyken imkanlarin genis bile olsa, aczinin farkina varmaktir. Acz, hakikat sarayinin kapisini açan bir anahtardir. Hakikat yoluna yönelenlerin bilmesi gerekli olan temel sey, belalara, sikintilara sabretmeden sir ve hikmetlerin kapisinin açilmayacagidir. Mevlana Hazretlerine göre bu kapiyi açacak en önemli anahtar sabirdir: “Eger tamamiyla zorluklara daldin ise, daralip kaldin ise sabret; sabir genisligin anahtaridir.” (Mesnevi, Cilt I/ Beyit, 2920) Böylece sabir, insanin Yaraticisina olan güvenini ve O’na olan teslimiyetini gösterir.

Kâmil bir mü’min, imaniyla yöneldigi yüce varliga bütün hücreleriyle güvenir. Imanin tezahür ettigi kalbi tasiyan kendi zatina güvenir. Çevresinde kendisi gibi olan kisilere güvenir. Ibn Arabi Hazretlerinin Müslümanlara Nasihatleri arasinda zikredilen bir hadisi serife göre Peygamberimiz söyle buyurur: “Bes haslet bulunmayinca kisinin imani kâmil olmaz: Allah’a tevekkül, Allah’a tefviz, Allah’in emirlerine teslim, Allah’in kazalarina riza ve Allah’tan gelen felaketlere sabir.” Iste insanda bu hasletlerin hepsi, sabir zemininde yükselen Allah’a sonsuz güvenin sonucunda ortaya çikar. Sabirsiz insanin basina gelmedik sey kalmaz. Bu kisilerin hali, zamansiz öten horozlarin haline benzer; öttükleri için günesin dogdugunu sanirlar. Insanin olgunlasmasinin önündeki en büyük yanilgilarindan biri, günesin dogacagi zamani bilememesidir veya bu zamani bekleyemeyecek kadar sabirsiz olmasidir.

(Dosya yazilarinin tamami Ilim ve Irfan dergisi Kasim (2014) sayisinda.)

Muhterem hazirun, Hazret-i Muhammed’in peygamber olarak gönderilmesi...

Insanin fitrati tertemizdir. Ne var ki zamanla disardaki enkazin, toz dumanin külleri üzerine düser....

Ilim ve Irfan dergisinin 2024 Aralik sayisi sahsiyet dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2024