PROF. DR. SÜLEYMAN DERIN | Ağustos |
2014 |
AYIN KONUSU
| Okunma: 3074
Sufiler Hakk’a giden yolu genelde seriat, tarikat ve hakikat seklinde açiklarlar. Bu siralama zaman zaman bazi kesimlerce yanlis anlasilmis, seraatin mübtedi salikler için lüzumlu, müntehiler için ise gereksiz oldugu zannedilmistir. Halbuki bu siralama, basta Imam-i Rabbani olmak üzere, yatay degil dikey bir süreçtir. Yani seriat tuglasi alttan çekilince üstteki tarikat ve hakikat binasi da yikilir. Osmanli döneminin büyük sufilerinden Yigitbasi Veli Hazretleri bu durumu söyle açiklar: “Seriat agaca, tarikat dal ve budaklara, marifet yapraklara, hakikat de meyvelere benzer. Tarikatta sülûk ve hal ehli olabilmek seriatsiz mümkün degildir. Zahirde seriat rehber edinmedikçe batinda tarikat ahvali hasil olmaz.” (Ahmet Ökge, Ahmed Semseddin-i Marmaravi, s. 239)
Seriatin sinirindan çikan sapitir
Sülûkun herhangi bir asamasinda seriat ihmal edilirse agacin kökleri zarar görmüs olur. Kökleri zarar gören agacin ise kurtulmasi mümkün olmaz, bu agaç ancak külhana kütük olur. Bu durumu Haci Bektas-i Veli de söyle ifade eder: “Seriata bagliligi mükemmel olmayan kimseye tarikat, marifet ve hakikat mertebeleri de kapanik kalir. Bu mertebeleri usulüne uygun olarak tamamlayan kimse sonradan seriata bagliligini bozarsa, tarikat, marifet ve hakikati de bozmus olur. Nitekim Peygamberimiz –O’na selam olsun- buyurmustur ki: Seriat bir agaçtir; tarikat onun dallari, marifet yapraklari, hakikat de meyveleridir. Agaç mevcut olmazsa, dallari ve meyveleri de var olmaz. Bu suretle anlasilir ki seriat asil, digerleri teferruattir; teferruatin varligi ancak aslin varligi sayesinde olur; asil olmayinca teferruat da olmaz. Bu, kulun, belirtilen merhalelerin hiç birinde seriatten hariç olamayacagina isarettir. Seriatin sinirindan disari çiktigi halde kendisini hâlâ dogru yolda sanirsa, ziyana ugrayan, helak olan mülhitlerden olur; hem sapik ve hem de saptirici bir kisi olur; kazananlardan, Allah’a ulasanlardan olmaz da, seytanin tebasindan olur ki bu apaçik bir hüsranin ta kendisidir.” (M. Esad Çosan, Makalat-i Haci Bektas-i Veli, Istanbul, 2013, s. 112)
(Yazinini tamami Ilim ve Irfan dergisi Agustos (2014) sayisinda.)