ILIM VE IRFAN | Nisan |
2014 |
AYIN KONUSU
| Okunma: 2218
SÜNNET-I SENIYYE, ISTIKAMET ÖLÇÜSÜDÜR
Peygamber Efendimizin (sas) hayati, bütünüyle Kur'an'in canli bir tefsiridir. O'nun her davranisi bizim için, Allah Tealanin rizasina götüren bir rehberlik niteligi tasir. Günlük hayatta, evinin içinde, komsulariyla iliskilerinde, devlet yönetiminde, mescitte ve sokakta… kisacasi hayatin her aninda O, "yasayan Kur'an" olarak bize yol gösterir. O'nun kilavuzlugu olmadan Müslüman olmak ve Müslüman kalmak mümkün degildir.
Bu hakikat gün gibi ortadayken, son devirde Sünnet-i seniyyeden bagimsiz bir Kur'an anlayisinin gelistirilmeye basladigini görüyoruz. Bunun, en basta Kur'an-i Kerim'i istismar anlamina geldigini ve yüce Kitap’imizin kesinlikle onaylamayacagi bir tutum oldugunu bilhassa belirtmeliyiz. Zira Kur'an'in tefsiri, beyani, hayata açilimi noktasinda tek baglayici olan Sünnet'tir ve bu, bizzat Kur'an tarafindan ortaya konulmus bir hakikattir. Efendimize itaati ve ittibayi emreden, O'na muhalefetten sakindiran Kur'an ayetleri bu hususu tartisma götürmez bir kesinlikte ortaya koymaktadir.
Tasavvuf ehli ilk dönemden itibaren Sünnet’e olan bagliliklarini çesitli sekillerde dile getirmis ve bütün Islam cografyasinda bin seneden beri bu konudaki hassasiyetlerini korumuslardir. Bu bagliligin sikça tekrarlanmasi bir taraftan ehl-i hak olan sufileri ayni çizgide birlestirirken diger taraftan bu zümreyi dis kaynaklardan gelen sizmalara, tesirlere, bidatlara ve çarpitilmis yorumlara karsi korunakli ve mahfuz hale getirmistir.
Sufiler Sünnet’e olan bagliliklarini her firsatta vurgularken Sünnet’in ziddi olan bidatten kaçinmak gerektigini de israrla ifade etmislerdir. Kitap ve Sünnet’ten kaynaklanan manevi hayatin saf ve temiz kalabilmesi için bidat, heva ve heves kiriyle kirlenmemesi gerektigini devamli ifade etmislerdir. Bundan dolayi sufi gelenegine bagli kalarak bu hayati yasayanlar bidatten ve çarpitilmis yorumlardan titizlikle kaçinmis ve Sünnet-i seniyyeyi bir siginak olarak görmüslerdir.
MÜSLÜMANLARIN SÜNNET ANLAYISI
YRD. DOÇ. DR. EBUBEKIR SIFIL
Efendimizin (sas) hayati, Sünnet’i ve sireti bütünüyle Kur'an'in canli bir tefsiridir. O'nun her sözü, har davranisi bizim için, Allah Tealanin rizasina götüren bir rehberlik niteligi tasir. Günlük hayatta, evinin içinde, komsulariyla iliskilerinde, devlet yönetiminde, mescitte ve sokakta… Kisacasi hayatin her aninda ve alaninda O, "canli Kur'an" olarak bize yol gösterir. O'nun kilavuzlugu olmadan Müslüman olmak ve Müslüman kalmak mümkün degildir.
Bu hakikat gün gibi ortadayken, son devirde Sünnet-i seniyyeden bagimsiz bir Kur'an anlayisi gelistirmeye çalisanlari görmek son derece ibretamiz bir durumdur. Bunun, en basta Kur'an-i Kerim'i istismar anlamina geldigini ve yüce Kitap’imizin kesinlikle onaylamayacagi bir tutum oldugunu bilhassa belirtmeliyiz. Zira Kur'an'in tefsiri, beyani, hayata açilimi noktasinda tek baglayici merci Sünnet'tir ve bu, bizzat Kur'an tarafindan ortaya konulmus bir hakikattir. Efendimize itaati ve ittibayi emreden, O'na muhalefetten sakindiran Kur'an ayetleri bu hususu tartisma götürmez bir kesinlikte ortaya koymaktadir.
YEGÂNE ÖRNEGIMIZ
YRD. DOÇ. DR. CÜNEYT GÖKÇE
Hazret-i Peygamber 1443 yil önce, cehalet ve zulmün doruk noktada oldugu bir çevrede dünyayi onurlandirmisti. O’nun gelisi insanliga can katti, karanlik kalpler iman nuruyla doldu. Cehalet, zulüm, kin ve düsmanlik, yerini ilim, hak, adalet ve insan sevgisine terk etmek zorunda kaldi. Siginacak yer bulamayan acimasizlik, sefkat ve merhamete davetiye çikarmak zorunda kaldi.
Kuskusuz, bütün bu güzellikler O’nun en üst düzeydeki “örnekligi” ile gerçeklesiyor ve güzellikler O’nun uygulamasiyla varlik âlemindeki yerini aliyordu. Nitekim Kur’an-i Kerim’de “And olsun Allah'in elçisinde sizin için uyulmasi gereken güzel örnek vardir.” buyrularak bu noktaya dikkat çekilmektedir.
Gerçekten de Hazret-i Peygamber bütün hal, hareket ve davranislariyla insanlik için en güzel örnektir.
TASAVVUF EHLI SÜNNET EHLIDIR
PROF. DR. SÜLEYMAN ULUDAG
Sünnet sözüyle önce Allah Resulü’nün söz, fiil, hal ve hareketlerini sonra sahabe ve Tabiin’in kitap/Kur’an ve Sünnet’le ilgili açiklamalarini ve yorumlarini (Âsâr ve Âhbar) kastediyoruz. Sahabe ve Tabiin Kur’an’da methü sena edilen iki hayirli nesil (Bkz. Tevbe, 100) oldugundan Islam’da ayri bir öneme sahiptirler. Tabiin’i izleyen ve Tebe-i Tabiin denilen üçüncü nesil de önemlidir.
Allah Resulü, Firka-i Naciye’yi yani kurtulusa eren zümreyi, “Benim ve ashabimin yolunda yürüyen mü’minler.” (Ebu Davud, Sünnet, 1; Tirmizi, Iman, 18; Acluni, 1, 149) seklinde tarif etmistir. Allah Tealanin rizasini kazanan ve O’ndan razi olan bu zümre, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat olarak bilinir. Kitap/ Kur’an ve Sünnet’e hassasiyetle bagli kalan sufiler daima sahabeyi ve bunu izleyen iki nesli kendilerine örnek almislardir.
Ilk sufi yazarlar ve izleyicileri tasavvuf hakkinda bilgi verirken bunun kaynagi olan Kitap ve Sünnet’in önemi hakkinda genis açiklamalar yapar, Allah sevgilisinin ve ashabinin ruhani ve manevi hayatlarina bagliliklarini vurgularlar. Kelabazi Taarruf’ta, Serrac el-Lüma’da, Ahmed Cam Nameki Ünsü’t-Tâibin’de Ehl-i Sünnet’in Islam’daki önemine vurgu yapar, veli olmak için bu zümreden olmayi sart kosarlar. Bidat mezhebinde olanlardan evliya çikmadigini ve çikmayacagini ifade eden sufi yazarlar da vardir.
AYRILMAZ BIR BÜTÜN: KUR’AN VE SÜNNET
DOÇ. DR. SELAHATTIN YILDIRIM
Kitap ve Sünnet, Allah’in bütün insanligin huzur ve mutlulugu için gönderdigi en son ve en ekmel din olan Islam’in iki temel kaynagidir. Müslümanlar Asr-i saadetten bu yana bu iki kaynagi birlikte kabullenmislerdir. Birinci kaynak olan Kur’an hakkinda Allah Teala, “Elbette Kur’an’i biz indirdik ve elbette onu biz koruyacagiz.” (Hicr, 9) buyurmustur. Diger kitaplar hakkinda Allah’in böyle bir vaadi olmadigi için onlar tahriften ve yok olmaktan kurtulamamislardir. Kur’an’in korunmasi, Sünnet’in korunmasini da kapsar. Çünkü Sünnet, Kur’an’in açiklayicisi, güvenilir bekçisidir. Kur’an ayetlerinin keyfi yorumlara kalkisilmasini önler. Bundan dolayidir ki Sünnet’in korunmasi Kur’an’in korunmasi için de gerekli olan önlemlerden biridir. Ayrica hadisler hakkinda Ebu Hüreyre ve Ebü’d-Derda’nin (ra) birlikte rivayet ettikleri hadislerinde Peygamber Efendimiz söyle buyurmustur: “Bu ilmi (Hadis ilmi) her asrin adil olanlari sahiplenecek ve onu dinde asiri gidenlerin tahriflerinden, dini yok etmek isteyenlerin yikici faaliyetlerinden ve cahillerin yanlis tevillerinden koruyacaktir.” (Tahavi, Serhü Müskilü’l-Asar, X, 17; Taberani, Müsnedü’s-Samiyyin, I, 344)
IMAM-I RABBANI’NIN TESPITLERIYLE SÜNNET’E BAGLILIGIN DERECELERI
PROF. DR. SÜLEYMAN DERIN
Imam-i Rabbani Hazretleri Mektubat’inda hemen her konu hakkinda son derece doyurucu bilgiler verir. Sünnet’e tâbi olma konusunda çogumuzun kafasini karistiran pek çok mesele de onun eserinde suhuletle ele alinmistir. Özellikle II. cildin 54. mektubunda Imam, Sünnet’e tâbi olmanin farkli derecelerini detaylica anlatir. Ona göre bugün Sünnet’e uydugunu söyleyenlerin çogu maalesef sadece bu mütebeatin daha ilk esigindedir:
“Bilesin ki, her türlü dini ve dünyevi saadetin sermayesi olan Peygambere (sas) tâbi olmanin farkli derece ve mertebeleri vardir. Birinci derece, Müslümanlarin avaminin muhatap oldugu derecedir. Bu, kalp ile tasdik ettikten sonra seriatin ahkamini yerine getirmek, Sünnet-i seniyyeye tâbi olmaktir. Bu derece nefsin itminana ermesinden önceki derecedir. Zahir ulemasi, abidler ve nefisleri mutmainne mertebesine ulasmamis herkes bu tâbilikte ortaktir, hepsinin kademleri esittir. Küfrü ve inkari sebebiyle nefis bu makamdan kurtulmadigi sürece, dogal olarak onlarin derecesi bagliligin (hakikatinde degil sadece) suretinde kalacaktir. Bagliligin sekli olani da hakiki olani gibi felahi, ahiret kurtulusunu muciptir, cehennem azabindan koruyucu ve cennete girmeyi müjdeleyicidir. Allah Sübhanehü sonsuz ihsan sahibi oldugundan nefsin inkarciligini dikkate almayip (din konusunda) kalbin tasdikini kafi görmüs ve kurtulusu bu tasdike baglamistir.”
Imam’a göre her ne kadar bu derecedeki baglilik sekli olsa da Allah’in lütfu ile bu derecede olanlar cehennemden kurtularak cennete gireceklerdir. Ikinci dereceye gelince bunlar Hazret-i Peygamberin sözleri yaninda fiillerine de uyanlardir:
“Ikinci derece baglilik, ahlaki güzellestirme, kötü sifatlari kaldirma, batini hastaliklari ve manevi illetleri giderme gibi Allah Resulü’nün batina yönelik olan sözlerine ve islerine tâbi olmaktir. Bu isler ise tarikat mertebesi ile ilgili olup bu derece baglilik türü, bir mürside tâbi olarak bir tarikata girmis, seyrilallah vadilerinde ve engebelerinde yol almakta olan seyr u süluk sahiplerine mahsustur.”
(Dosya yazilarinin tamami Ilim ve Irfan dergisi Nisan (2014) sayisinda.)