ILIM VE IRFAN | Ocak |
2014 |
AYIN KONUSU
| Okunma: 2353
MILYONLARCA GÖNÜLDE HÜRMETLE ANILIYOR
Allah dostlarinin her biri, Allah’a giden muhtelif yollari yürüyen ve bu yollari kendilerini takip edenlerden önce yürüdükleri için de, yol ve güzergah hakkinda takipçilerini bilgilendiren rehberlerdir. Takipçileri eger bu rehberlere kulak verirlerse, yoldaki tehlikelerden korunmus ve dahasi yolu uzatmamis olurlar.
Iste maneviyat tarihimizin gördügü en büyük isimlerden biri olan Sah-i Naksibend (ks) Hazretleri de bu öncülerden biridir. Âlem-i cemale intikalinin üzerinden alti yüz küsur sene geçmis olmasina ragmen ismi hâlâ milyonlarca gönülde hürmetle anilmaktadir. Pakistan, Hindistan, Orta Dogu, Anadolu ve Kafkaslarda onun yolunu sürdüren, ondan aldigi feyzle yürüyen maneviyat yolculari bulunmaktadir.
Sah-i Naksibend Hazretleri, toplum içinde Allah’a birlikte olmak prensibine dikkat ettigi için, onun takipçileri de yüz yillar boyunca sadece tekkelerinin degil bütün bir toplumun da imarina çalismislardir. Sohbeti, seyrü sülukunda önemli bir yere koyan Sah-i Naksibend Hazretleri, yine muhabbet ve Ilahi cezbeyi yolun basina koydugunu bizzat kendisi söylemistir. Bu nitelikleriyle, Allah’a çile, agir riyazet, uzun yolculuklar, toplumdan tecrit olmak gibi yöntemlerle gitmeye çalisan önceki dönemin çogu sufisinden farkli olarak, beseri hususiyetleri bütün bütün yok etmeden, sosyal hayati yasarken mutedil bir ibadet hayatiyla, muhabbet ve kalbi cezbenin esliginde ilerlemeyi getirmistir.
Arsivlik bir dosya hazirladigimizi söyleyebiliriz. Birbirinden kiymetli kalemler, sahasinin uzmani hocalarimiz, doyurucu yazilariyla bu dosyayi hazirladilar. Tanimak muhabbetin artmasina vesile olur. Tanidikça daha çok severiz. Sah-i Naksibend Hazretlerini daha yakindan tanidikça, ona ve onun takipçisi olan diger öncülere muhabbetimiz artacaktir. Muradimiz budur.
ILIM VE IRFAN KAYNAGI: BAHAEDDIN NAKSIBEND
PROF. DR. NECDET TOSUN
Hace Bahaeddin’in ismi Bahaeddin Muhammed bin Muhammed Buhari’dir. Bazi kaynaklarda dedesinin adi da Muhammed olarak geçer.
Hace Bahaeddin Buharali oldugu için Buhari nisbesiyle, küçüklügünde babasiyla birlikte nakisçilik yaptigi için de Naksibend lakabiyla meshur olmustur. O dönemde kumaslara nakis isleyen, nakisli elbiseler ya da desenli halilar dokuyan kisilere naksbend denmekteydi. Muteber kaynaklarda Hace Bahaeddin’in gençliginde babasiyla birlikte naksbendlik yaptigi nakledilmektedir.
Hace Bahaeddin’in Naksibend lakabina nispetle tesis ettigi tarikata Naksibendiyye adi verilmistir. Ancak bu isimlendirme onun vefatindan takriben bir asir sonra baslamis olmalidir. Zira Naksibendiyye kelimesini ilk kullanan kisi Abdurrahman Cami’dir. Hace Bahaeddin’in ismine nispetle tarikatina nadiren Bahaiyye de denmistir. Onun hakkinda Sah-i Naksibend, Hace-i Bozorg (Büyük Seyh) ve Hace-i Belagerdan (Belayi def eden Seyh) gibi lakaplar da kullanilmistir.
Dogumu
Hace Bahaeddin Buhara’nin bir fersah kuzeyindeki Kasr-i Hinduvan köyünde dünyaya geldi. Sonralari Kasr-i Arifan adini alan bu köy bugün Buhara’nin Kagan ilçesinde bulunmakta olup Bahauddin kislagi (köyü) olarak anilmaktadir. Genel kabule göre, Hace Bahaeddin Hicri 718 senesinin Muharrem ayinda (Mart 1318) dogmustur. Hicri 791’de (1389) vefat ederken 73 yasini doldurmus oldugu seklindeki rivayet de bunu dogrulamaktadir.
NAKSIBENDILIGIN KUTSAL KELIMELERI: KELIMAT-I KUDSIYYE
PROF. DR. SÜLEYMAN ULUDAG
Tasavvuf tarihinde tarikatlar önemli bir yer tutar. Mutezile, Es’ariye ve Maturidiye gibi akaidle ilgili kelam mezhepleri ve fikihla ilgili dört mezhep gibi tarikatlar da sonradan ortaya çikmisti. Sahabe, Tabiin ve Tebe-i Tabiin dönemlerinde zühdü, ibadeti, ahlaki, takvasi, ilmi ve irfaniyla taninan ve Hakk’a gönül veren dindar ve salih mü’minler vardi. Ibadet, zühd ve ahlaki hayatlari itibariyle diger mü’minlere örnek olan bu dindarlar ilim ve irfanlariyla da onlari aydinlatiyorlardi. Yasadiklari dini, deruni, manevi ve ruhani hayatlarini sohbetlerinde bulunanlara yansittiklarindan bu hayat, onlar tarafindan da yasaniyordu.
Ilk dönemlerde söz konusu manevi hayati yasayanlara abid/ubbad, zahid/zuhhad, nasik/nüssak, kari/kurra gibi isimler veriliyordu. Mü’minler nazarinda bunlar, Hazret-i Peygamberin varisleri ve naibleri, Hak Tealanin da evliyasi, dostlari idiler. Bunlar içinde ilim ve irfan ehli olanlar, çevrelerinde toplanan ve derin bir saygi hissiyle kendilerine bagli olan mü’minleri irsad ve terbiye ediyorlardi. Irsad ve terbiye sohbet yoluyla gerçeklestiginden bunlara üstad, imam, delil ve sohbet seyhi gibi unvanlar veriliyor, sohbetlerinde bulunanlara da sahib/ashab (Mesela, Cüneyd Bagdadi’nin ashabindan idi, gibi) deniliyordu. Bütün tasavvufi kaynaklar bu zümrelerden bahsederler.
NAKSI YOLUNUN ÖNCÜLERI
PROF. DR. SÜLEYMAN DERIN
Islami ilimlerle maneviyati bir arada götürme hususunda Imam Malik Hazretleri söyle buyurur: “Kim fikihla (dini ilimlerle) mesgul olur da, tasavvufi terbiye görmezse fasik olur. Kim tasavvufla mesgul olur da dini ilimleri bilmezse zindik olur. Her kim de bu ikisini cem ederse, hakikate nail olur.”
Naksibendilik Kur’an ve sünneti yasamaya, tarikati seriat çerçevesinde yürütmeye her zaman çok önem vermistir. Bu sebeple Naksilikte zahiri ilimler ile batini ilimler beraberce götürülmeye çalisilir. Bazi sufilerde görülen, dini ilimleri kabuk ve kisir gibi küçük görmeler bu tarikatta görülmez. Zaten Naksi mesayihinin çogu önce zahiri ilimlerde yetismis ondan sonra tasavvufta ilerlemis ve bu sebepten tarikata “hacegan” hocalar tarikati ismi de verilmistir.
Biz de bu yazimizda, Naksiligin kol basi olan bazi büyük Allah dostlarinin hayatlarini ve düsüncelerini ele alarak okuyucularimizi onlarin âlemine götürmeye çalisacagiz.
NAKSIBENDILIGIN ÖZGÜN BIR YORUMU: HAZNEVI EKOLÜ
YARD. DOÇ DR. CÜNEYT GÖKÇE
Genelde tüm tarikatlarin, özelde Naksibendiligin temel hedeflerinden birkaçi söyle siralanabilir: Insanlari huzura kavusturmak, onlara manevi hastaliklarini izale konusunda rehberlik etmek ve onlari Allah’in hosnut oldugu kullar haline getirmek. Naksibendiligin Halidiye ana koluna bagli Hazneviye ekolü de bu hayati ilkelere siki sikiya yapisan ve onlari tavizsiz bir sekilde sürdüren bir koldur. Naksibendilik dosyasi çerçevesinde bu önemli kola biraz daha yakindan bakmakta fayda mülahaza ediyoruz.
Seyh Ahmed Haznevi (ks) ile baslayan ve günümüzde Seyh Muhammed Muta’ Haznevi’yle devam eden bu hizmetin en önemli ve en belirgin özelligi tarikatin temel prensiplerinden taviz vermeden yoluna devam etmesidir.
Seyh Ahmed Haznevi’nin ya da meshur ismiyle Sah-i Hazne’nin, çok önemli bir zamanda çok farkli ve özellikli bir yörede hizmetini baslatip sürdürmesi, etkinliginin önemli faktörleri arasinda sayilabilir. Söyle ki, feodalitenin ve din alanindaki cehaletin hüküm sürdügü bir bölgede hizmetini baslatmis, gecesini gündüzüne katarak halkin din alanindaki ihtiyaçlarini gidermis ve onlara ibadet ve kulluklariyla ilgili rehberlik yapmistir. Pek çok mürid ve halifenin yanisira hizmetini sürdürecek degerli evlatlar da yetismistir.
(Dosya yazilarinin tamami Ilim ve Irfan dergisinin Ocak sayisinda.)