ILIM VE IRFAN | Aralık |
2013 |
AYIN KONUSU
| Okunma: 2377
SEVGILININ SEVGILILERI, ASHAB-I KIRAM
Efendimiz'in (sas) arkadaslari, bize yepyeni bir arkadaslik tanimi ve ölçüsü sunar. Evet, onlarin adi “ashab” yani arkadaslardir. Ama nasil bir arkadaslik? Ölümüne, hayati verme karsiliginda alinan, adanarak kurulan bir arkadaslik.
Ashab-i kiram, o benzersiz nesil, her biri peygamberi sifatlarla bezenmek, peygamberlerini takip ve taklit ederek O’nun birer kopyasi haline dönmek için çalistilar.
O Efendi’nin mübarek sözlerini ezberlediler,
O’nun fiilerini uyguladilar, O’nun halleriyle hallendiler.
Insan zaten baska neden olusur ki? Sözü, fiili, ruh halini çikartinca insandan geriye ne kalir ki? Onlar da, Efendi’yi öyle taklit ettiler, O'nunla öyle hemhal oldular, O’na öyle benzediler ki, O’nda fena oldular, benliklerinden geriye bir sey birakmadilar.
O yüzden Efendimiz (sas), o seçkin nesil için, her birinin birer yildiz oldugunu, hangisine uyulursa kurtulunacagini söyledi. Kurtulus aslinda elbette Efendimiz’e uymaktadir ama onlar Efendimiz’le öyle özdeslesmislerdi ki, onlara uymak Efendimiz’e uymak haline geldi.
Onlar kalplerini cilalayarak, nefslerini temizleyerek, gönüllerindeki bulanikligi gidererek birer aynaya dönüstüler. Saf, berrak birer ayna; onlarda seyredilense Muhammed Mustafa'dir (sas).
Efendimiz’e arkadas olmak su anlama da gelir:
Efendimiz, Cenab-i Hakk’in habibi yani sevgilisidir. Hem habibi, hem de mustafasidir (seçtigidir). O seçkin nesil de, Allah Teala tarafindan, kendi habibi ve mustafasi için seçtigi insanlar anlamina gelir. O uzun, zorlu ve zahmetli yolda, Habibullah’a dost, yoldas, sevgili olmuslardir. Onun yaninda yer almislar, vatanlarini terk etmisler, yuvalarini dagitmislar, islerini bozmuslardir.
Ebu Süfyan’in, Mekke’nin fethi gecesinde, Efendimiz’in abdest alirken azalarindan dökülen sulari kapisan ashabi görünce söyledigi gibidir hadise: “Dünyada hiçbir insan böyle sevilmemis olsa gerektir.”
Evet, ashab sevgisi imandandir.
TASAVVUFUN ASR-I SAADETTEKI KÖKLERI
PROF. DR. SÜLEYMAN ULUDAG
Islam tasavvufunun kaynagi Kur’an-i Kerim ve Hazret-i Peygamberdir. Buna ragmen Islam tasavvufunun Islami olup olmadigi zaman zaman gündeme gelmis ve tartisilmistir. Bu meselenin ele alinip irdelenmesi ve tahlil edilmesi çogu zaman faydali olmakla beraber belli bazi çevrelerde bu konu, meselenin yanlis anlasilmasina, bazen de hakikatin üstünün örtülmesine sebep olmustur. Islam tasavvufunun Kur’an-i Kerim ve Sünnet-i Seniyye’ye dayanip dayanmadigini görebilmek için öncelikle sufilerin tasavvufu nasil algiladiklarina ve tanimladiklarina bakmak, onu bu algi ve tanim çerçevesinde anlamak ve degerlendirmek gerekir.
Kuseyri,“Kisinin fiilleri, huylari (ahlaki) ve halleri (hisleri) onun üç niteligini olusturur.” der. Fiiller insanin iradesiyle gerçeklesir. Ahlak/huylar dogustan gelir ama onu belli bir disiplin ve düzen içinde ugrasa didine iyi yönde degistirmek mümkündür. Haller, fiiller ve huylarin iyilestirilmeleri oraninda Hak Tealadan lütuf olarak gelir. Fiiller mekasiptir, yani kazanmaya dayanir; manevi his ve heyecanlar anlamina gelen haller ise mevahiptir, yani Allah’in lütfu ve hibesidir, denilmesinin sebebi budur.
Insanin fiilleri ya güzel ve iyi olur veya çirkin ve kötü olur. Kötü fiiller azaltildigi ve etkisizlestirildigi nispette iyi fiiller artar ve etkin hale gelir. Kötü fiil ve vasiflarin ortadan kalkmasina fena veya tahalli (arinma), yerlerini iyi fiil ve vasiflarin almasina ise beka veya tehalli (süslenme) denir. (Kuseyri, Risale, Kahire, 1966, s.211-213)
Sufi Muhammed el-Ceriri, tasavvufu, “Her türlü kötü huylardan arinmak, güzel huylarla bezenmektir.” seklinde tarif ederken, sufi Ebubekir el-Kettani, “Tasavvuf ahlaktir; ahlakça senden ileride olan tasavvufça da ileridedir.” der. (Kuseyri, Risale, Kahire, 1966, s.551-554)
SAAADET ASRINDAN ILGINÇ PORTRELER
HAMZA S. TOPRAK
Sahabe, sohbetle ayni kökten türeyip “bir kisiyle birlikte bulunmak, onunla dost ve arkadas olmak” anlamina gelmektedir. Sahabe, sahip kelimesinin çoguludur. Sahabe ile birlikte ashap da sikça kullanilmaktadir. Bunun tekili, sahabidir. Yine sahabe, sohbet etmek, arkadaslik etmek manalarina da gelir. Bir anlami da sahiplenenler demektir. Sahabe, Peygamber Efendimizin tebligini ve hayatini candan sahiplenmistir. Onlarin hayati Efendimizin sevgisiyle ve çevresinde sekillendigi için, günlük ibadetlerinden, savas hukukuna kadar genis bir alanda varliklarini, hayatlarindan çok farkli kareleri tespit edebiliyoruz.
Hayatin tüm alanlarinda varliklarini sürdüren sahabe efendilerimiz, bu yönleriyle de kendilerinden sonra gelenlere örneklik teskil etmislerdir.
Onlarin hayatina baktigimizda dini ve dünyayi birbirinden ayirmadiklarini, ibadet eder gibi çalistiklarini, çalisir gibi de ibadet ettiklerini, dahasi ibadet hayati ve çalisma hayati diye bir ayrim yapmadiklarini görüyoruz.
Asr-i saadeti inceledigimizde Resulullah Efendimizin Ilahi destegin yaninda kul olarak her zaman tedbirlere basvurdugunu ve tüm hayatinda plan ve programlar yaptigini da anliyoruz.
Kaynaklari taradigimizda çok ilginç ve bize sunulan sahabe portresinin yaninda, bazi yeni manzaralarla da karsilasabiliyoruz. Bu yazida onlarin (Allah hepsinden razi olsun) hayatindan farkli desenler, tablolar sunacagiz…
ONLARI NE KADAR TANIYORUZ: SAHABE SÖZLÜGÜ
DOÇ. DR. SELAHATTIN YILDIRIM
Islam literatüründe Allah Resulü’nü görmüs, Müslüman olarak yasamis ve Müslüman olarak ölmüs kisilere “sahabe” denir. Islam tarihinin en hayirli nesli sahabedir. Çünkü onlar, Islam dininin korunmasi ve yayilmasi için Efendimizle birlikte birçok sikintilara gögüs germis, Islam düsmanlari karsisinda Peygamberimizin yaninda yer alarak büyük iskencelere, yokluklara, sikintilara gögüslerini siper etmisler hatta bu ugurda hayatlarini feda etmislerdir. Bu sebeple de ayetlerde ve hadislerde övülmek suretiyle Rabbimizin ve Peygamberimizin iltifatlarina mazhar olmuslardir. Peygamberimiz, “Ümmetimin en hayirlisi benim zamanimda yasayanlardir.” ve, “Ashabim yildizlar gibidir.” hadisleri ile sahabenin degerini ifade etmistir.
Sahabe kimligini tam olarak anlayabilmemiz için onlara ait teracim (biyografi) kitaplarina müracaat etmemiz gerekir. Bu kitaplarda birçok sahabe hakkinda su ifade yer alir: Müslüman oldu ve Müslümanligi güzel yasadi.
Sahabe adetleri ibadete çevirirken günümüz Müslümanlarinin kahir ekseriyeti bunun tam tersini uygulayarak ibadetlerini âdete çevirmislerdir. Mülk suresinde Allah Teala söyle buyurur: “Hanginiz daha güzel isler yapacaksiniz diye sizi sinamak için ölümü de, hayati da yaratan O’dur. Kuvvet sahibi ve günahlari çok bagislayan yalniz O’dur.” (Mülk, 2)
Bu ayet-i kerimede dikkat çeken husus sudur: Allah kullarindan çok amel degil, güzel amel istemektedir. Bunu saglayan sey de ihlas ve sünnete bagliliktir. Fudayl bin Iyaz bu ayeti açiklarken söyle der: “Ameller ‘halis’ ve ‘savab’ olmalidir. Bu iki sarttan birisi olmazsa o amel geçerli olmaz. Halis olmasi Allah rizasi için yapilmis olmasi; savab olmasi ise sünnete uygun yapilmasidir.” Iste sahabe kimligini ortaya koyan en önemli husus budur.
EN HAYILRI ÜMMETIN EN HAYIRLILARI: ASHAB-I KIRAM
SELIM HASIMOGLU
Sahabenin tarifi Hafiz Ibn Hacer’e göre su sekildedir: “Sahabe, Peygamberimizle O’na (sas) iman etmis bir halde karsilasan/görüsen ve Islam üzerine ölen kimsedir.” Ibn Hacer sahabeyi net bir sekilde tarif etmis ve bunun için önemli bazi kurallar belirlemistir.
Bu kurallar sunlardir:
Bir: Sahabe ismi, Müslümanlardan Resulullah’la beraber olanlara müstehaktir. Bu beraberlik uzun veya kisa sürsün ve O’ndan hadis rivayet etsin veya etmesin, O’nunla gazveye çiksin veya çikmasin, O’nu görsün fakat O’nunla oturup sohbet etmesin ve Ümmü Mektum gibi bir engelden dolayi O’nu görmeyen âmâlar gibi herkese geçerli olur.
Iki: O’nunla beraber olanin veya O’nu görenin O’na iman etmis olmasi gerekir. Kafirlerden O’nunla beraber olan veya gören kimse sahabe degildir. Mekke’nin müsrikleri ve Medine’nin Yahudileri sahabe degildir.
Üç: Sair Ebu Züeyb Huveylid bin Halit gibi, Resulullah’i ölümünden sonra ve defnedilmeden gören kimse gibi olmamali, O’nunla beraberligi ve O’nu görmesi Resulullah hayattayken olmalidir. Züeyb, Resulullah’in hayatinda Müslüman oldu, Medine’ye Resulullah’in vefat ettigi gün geldi ancak sahabelik serefini elde edemedi.
Dört: O’nu gören ve O’nunla beraber olanin Müslüman olarak ölmesi gerekir. Resulullahi mü’min olarak gören sonra da dinden dönen ve bu sekilde ölen kimse sahabe degildir. Fakat O’nunla görüsen, sonra dinden dönen, daha sonra da, Resulullah’in hayatinda veya sonrasinda olsun tekrar Islam’a dönen ve Müslüman olarak ölen kimse sahabedir.
SAHABE-I KIRAMA SAYGI GÖSTERMEYEN RESULULLAH’A IMAN ETMIS OLAMAZ
IMAM RABBANI HAZRETLERININ MEKTUBAT ADLI ESERINDEN IKTIBAS
Ashab-i kiramdan birine dil uzatan kimse hepsini lekelemis olur. Çünkü hepsinin imani, itikadi birdir. Birine dil uzatan, hiçbirine uymamis olur. Birbirlerine uygun olmadiklarini, aralarinda birlik bulunmadigini söylemis olur, dil uzatan kimse.
Ashab-i kiramdan her birinin Islam’a ayri bir hizmeti olmustur. Onlarin ayet-i kerimeleri bir araya getirip toplamasiyla Kur’an-i Kerim cem olunmustur. Onlarin bir kismini begenmeyen, Islam’in pek çok yönlerini begenmemis olur. Bu tür sahislar için yüce Kur’an’da, “Yoksa siz Kitap'in bir kismina inanip bir kismini inkar mi ediyorsunuz? Sizden öyle davrananlarin cezasi dünya hayatinda ancak rüsvalik; kiyamet gününde ise en siddetli azaba itilmektir.” (Bakara, 85) buyurulmustur.
Kur’an-i Kerim’i toplayan Hazret-i Ebu Bekir Siddik, Hazret-i Ömer ve Hazret-i Osman’dir (r.anhum). Görülüyor ki, bu büyük zatlari kötülemek, insani Kur’an-i Kerim’i kötülemeye götürür. Eger bunlar makbul olmayan ve adaleti tartismali kisiler ise, Kur’an’a nasil itimat edilebilir? Din nasil ayakta kalabilir? Hazret-i Peygamberin ashabinin hepsi adildir. Onlarin bize ulastirdigi her sey de dogru ve gerçektir.
Eger bir kisiye sövmekte hayir ve isabet olsaydi, Kur’an’in hükmüyle lanetlenen ve reddedilen Ebu Lehep ve Ebu Cehil’e sövmek hayir olurdu ve bundan dolayi birçok sevap elde edilirdi. Çirkinlik ve düsmanlik içeren sövgüde hiç hayir olur mu? Özellikle de bu sövgü hiç hak etmeyen birine yapilirsa ne kadar çirkin olur!
Ashab- kiram Kitap ve Sünnet’i bize ulastiran ilk nesildir. Icma da onlarin asrina baglidir. Eger onlarin hepsi ya da bazilari dalalet, sapiklik, fisk ile vasiflanmis olsa dinin de tamamina veya bir kismina itimat edilemez.
(Dosya yazilarinin tamami Ilim ve Irfan dergisi Aralik sayisinda.)