ILIM VE IRFAN | Ekim |
2013 |
AYIN KONUSU
| Okunma: 2479
MÜBAREK VAKITLERDEYIZ
Haci adaylari son hazirliklarini yaptilar, kafile kafile Resulullah’a, Beytullah’a uçuyorlar.Hepsinde gözle görülür bir heyecan… Daha önce gitmis olanlar, bir kez tatttiklari bir lezzeti tekrar tadacak olmanin sevinci içindeyken, ilk kez gidecek olanlar, bir dogum bekler gibi, haci olduktan sonra kendi içlerinden çikacak yeni insana, o mü’min haciya hazirlaniyorlar. Haccin en temel rüknü Arafat’ta vakfeye durmak.
Arafat kelimesi ile marifet kelimesi ayni kökten gelir. Marifet, Allah Tealayi tanimaktir. Haccin asil amaci da Allah Tealayi tanimaktir; bütün diger ibadetlerde oldugu gibi. Hazret-i Adem’le Hazret-i Havva’nin dünyaya indirilip birbirlerini uzun süre aradiktan sonra, Allah’tan gelen bir isaretle Arafat Dagi’nda bulustuklari söylenir. Dolayisiyla Arafat Dagi bir yandan da vuslatin, bulusmanin dagidir. O halde, bizim için de Arafat Dagi Rabbimizle bulusmanin, vuslatin dagi olmalidir. Öte yandan sunu da diyebiliriz:
Haci, marifete eren, vuslati tadan kimsedir. Hakiki haci ariftir, vasilbillahdir.
Sufiler haccin derununu okuyan kimselerdir. Haccin ve o mübarek mekanlarin gerçek tadini onlar tadar.
Onlarin yoluna asina olmayanlardan gizlenen bazi ikramlar onlara sunulur. Çünkü onlar Allah Tealanin mahremidir. Ve hareme de mahrem olanlar alinir.
“Sufiler Allah Teala’nin iyalidir.’ sözünün bir anlami da budur. Sufiler bu yakinligi muhabbetleri sayesinde elde ederler. Muhabbetsiz bir dindarlik eksiktir, cilizdir, zayiftir. O yüzden muhabbetsiz bir insanin
Kâbe’nin etrafinda tavaf etmesini bazi sufiler, “Tas tasi tavaf ediyor.” diye resmederler. Çünkü kalpsiz ve muhabbetsiz bir insan tas gibidir; böyle bir kalp de Kâbe’yi bir tas bina olarak görecektir. Kâbe Allah’in evidir, Beytullah’tir, kalp de öyle. Mamur olmus, içi ziya ve nurla dolmus, aydinlanmis kalp de Allah’in evidir, Beytullah’tir. Böyle bir kalbin Kâbe’yi ziyareti ise bambaskadir: Batini Beytullah’in zahiri Beytullah’i ziyareti gibidir ki, iste bu büyük bulusmadir. Hacca gidemeyenlerimiz için de kurban ikrami var elbet. Adanmisligin sahikasi olan kurbanda, bir hayvanin kanina nefsimizin kanini karistirmaliyiz.
Hazret-i Ibrahim’in oglunu kurban edecek kadar adanmasi ve Hazret-i Ismail’in de biçaga boynunu uzatacak kadar teslim olmasi, seyhine “kurban” olan müritler için büyük dersler ve isaretler içerir.
Allah bize marifeti, vuslati, adanmayi, teslim olmayi, kurban olmayi nasip etsin.
HACCI VE KURBANI HAYATIMIZA TASIMAK
PROF. DR. ALI AKPINAR
Islam’in en temel ve evrensel iki ibadetidir, hac ve kurban. Her ikisi de tevhid tarihinin derinliklerinden gelir. Kâbe’nin, yeryüzünde kurulan ilk mabed ve onun ilk banisinin Hazret-i Adem oldugu düsünülürse…
Arafat’in Hazret-i Adem ile Hazret-i Havva’nin bulusma yeri oldugu göz önünde bulundurulursa… Kurbanin Hazret-i Adem’in iki oglunun hayatindaki yeri hatirlanirsa bu söyledigimiz daha iyi anlasilir.
Her iki ibadet de sembolik olup çok derin manalar tasir. Allah’in evi etrafindaki tavaf, dirilis günündeki gibi ihramli olarak huzurda, Arafat mahserinde durus (vakfe), Hazret-i Hacer gibi Safa ve Merve tepeleri arasinda gidip gelis (sa’y)… Hazret- i Adem’den Hazret-i Ibrahim’e ve son peygambere gelinceye kadarki tüm tevhid önderleri gibi seytani alt edis ve onu taslayis… Sonra bütün bunlari lütfettigi için yüce Yaratici’ya sükür göstergesi olarak kurbanlar kesis… Buna bedenden bir tutam saçin kurban edilisini de ekleyip, bu manevi dolumdan sonra ihramdan çikip tekrar hayata/dünyaya dönüs. Ki aslinda ihramdan çikis, hacdaki donanimlari hayata/dünyaya tasima gösterisidir. Ister hacda, ister dünyanin herhangi bir yerinde kesilsin kurban da dopdolu mesajlar içeren kutlu bir ibadettir. Ki ayet bunu apaçik ortaya koyuyor: "O kestiginiz hayvanlarin ne etleri, ne de kanlari Allah'a ulasir. Ama O'na sizin takvaniz ulasir." (Hac, 37)
HAC ALLAH’IN AHLAKIYLA AHLAKLANMAKTIR
HAMZA S. TOPRAK
Haccin faziletleri, manevi boyutunun en olgun haliyle yasanmasiyla elde edilir. Haccin ilk fazileti onu sadece Allah Tealanin rizasi için eda etmektir. Hac Allah yolunda olmak demektir. Efendimiz, “Kabul edilmis haccin karsiligi ancak cennettir.” buyurmustur. (Buhari, Umre, 1; Müslim, Hac, 437)
Tasavvuf büyükleri, hacda manevi ve ahlaki olgunluk kazanmanin önemini vurgulamislar, hacdaki rükunlarin, sembollerin manevi derinligine isaret etmislerdir.
Haccin hakkiyla eda edilmesinde dis sartlarin yaninda asil dikkat edilmesi gereken iç sartlar vardir, hacinin hac ibadetini yerine getirirken üstü basi toz içinde, saçi sakali da daginik olmalidir. Hacda bu hal üzere bulunmak sünnettir. Haci yolda giderken ve bütün ibadeti esnasinda Allah Tealayi çokça zikretmeli, bu sekilde gafillere de Allah’i hatirlatmali, insanlar hakkinda çok az konusmali, kendisini ilgilendirmeyene konularda devamli sükutu tercih etmeli, kendisine yeten seylerde külfet altina girmemeli, sorumlu tutulmadigi islere de dalmamalidir.
Süphesiz hem menkibelerde hem de evliyanin hac ziyaretindeki hallerinde haccin derinligini, Allah’a olan bagliligin, sevginin, samimiyetin yüceligini idrak vardir. Bu derinlik, bir lütuf ve ikram olarak onlarin gönüllerinden bizlere yansidigi kadariyla bizler de seklin arkasindaki manayi kusanabiliriz.
INSANLIK VEDA HUTBESINE KULAK VERMELI
DOÇ. DR. SELAHATTIN YILDIRIM
Kainat unsurlardan, insan hücrelerden din ise ibadetlerden meydana gelmistir. Insani meydana getiren hücrelerin görevleri farkli ve birbirlerine karsi üstünlükleri oldugu gibi, ibadetlerin de birbirlerine karsi üstün yanlarinin olmasi tabiidir. Bu açidan hac ibadetini ele alip degerlendirdigimizde onda, hiçbir ibadette olmayan özelliklerinin oldugunu görürüz. Söyle ki, hac, yilda bir defa Müslümanlarin bir araya gelip büyük bir gövde gösterisi yaparak dosta düsmana seslerini duyurmalarina imkan verir. Dostlarimiza; ‘Bizden korkmayin, biz ihramliyiz, üzerimizde silah degil, çaki bile bulunduramayiz.’; düsmanlarimiza ise; ‘Haddinizi bilin ve bizden korkun. Çünkü buraya kefenlerimizi giyip de geldik, bizi ölümle korkutamazsiniz.’ deriz hacda. Tabii ki bunu Müslümanlar adina Arafat vakfesinde Müslümanlarin halifesi söylemelidir.
Islam, Müslümanlar tarafindan ortaya konulan ibadetlerin çokluguna degil, kaliteli ve vasifli olmasina önem vermistir. Bu hususta Allah Teala söyle buyurmustur: “Her seyin hükümranligi elinde olan Allah’in sani yücedir. O her seye kadirdir. Hanginiz daha güzel isler yapacaksiniz diye sizi sinamak için ölümü de hayati da yaratan odur.” (Mülk, 1, 2)
HACCA GITMEK
IBRAHIM TENEKECI
Hacca gitmek, gitmeklerin en güzelidir. Annemden ve babamdan biliyorum. Resmi islemler için çektirdikleri fotograflar bile bir baskaydi. Gözlerinin içi nasil da gülüyordu. Hatta gülmenin ötesinde, daha kiymetli, daha dokunakli bir seydi bu. Anlatamam.
Hacdan dönüsleri de ayri bir güzellikti. O mübarek beldeyi görmüs olmanin sevincini ve mesuliyetini birlikte tasiyorlardi. Dikkatin yanina rikkat de gelmisti. Konusmalar ve davranislar iyice olgunlasmisti. Tam olarak su: Berrak ve derin.
Hacca gitmek, ayni anda iki duyguya ev sahipligi yapiyor: Ayrilmak ve kavusmak. En sevdiginize kavusmak için sevdiklerinizden ayriliyorsunuz.
Bu duygu yogunlugundan olsa gerek, kelime-i sehadet getirirken, zekat verirken, kurban keserken, hatta namaz kilarken aglamayiz. Buna karsilik, hacca giderken aglariz. Bu aglayis, o güzel topraklarda da devam ediyormus. Evet, 'dokunakli.'
GÖNLÜ KÂBE BILMEK
DR. VEYSEL AKKAYA
Hacca gidenler kisim kisim.
Kimi sadece üzerine düsen farz vazifesini yapmayi ve sevap kazanmayi düsünür.
Kimi ahiret yolculugunun bir tatbiki için yoldadir.
Kimi Allah'in rizasini isteyerek temiz bir kalple Kâbe'ye gider; hakiki Kâbe'ye kavusmak, gönlünü Kâbe yapmak ister.
Kimi de Kâbe'nin Rabbi için yoldadir; onun azigi muhabbet ve asktan ibarettir.
Büyük veli Bayezid Bistami (ks), hac ziyareti yapanlari kendi sahsinda söyle anlatir: “Yaptigim ilk hacda Kâbe'den baska bir sey görememistim. Ikinci haccim da hem Kâbe'yi hem de sahibini gördüm. Üçüncü haccimda ise her seyi Kâbe'nin sahibi ve beyt'in Rabbi olarak gördüm. O vakit sirrima ve ruhuma söyle nida olundu: Ey Bayezid, Eger nefsini görmezsen tüm kainati görsen bile müsrik olmazsin, bilakis bütün kainati görmesen de nefsini görsen müsrik olursun! Iste o vakit tevbe ettim ve varligimi görmekten de tevbe ettim. ” (Hücviri, Kesfü'l-Mahcub)
Kuseyri, evliyaullahin haccinin sadece farz ibadeti yerine getirmekten ibaret olmadigini, ayni zamanda manevi bir vuslat halinin yasandigini ne güzel ifade eder: “Beyt’i haccetmek mal sahiplerine farzdir. Fakirlere (gönlü Hak'tan baska her seyden kurtulmus olanlara) ise beyt’in Rabbini ziyaret mutlaka gerekli olan bir farzdir. Yol beyt’e isnad edilir, ancak beyt’in Rabbine isnad edilmez. Fakir, beyt’in Rabbine (gitmekten) alikonamaz.” (Kuseyri, Letaifü’l-Isarat, I, 263)
Hak dostlarinin hac yolculugunda en büyük azigi manevî haldir. Ibn Ata der ki: “Hacca gitmeye güç yetmek iki türlüdür: Hal ve mal. Hali olan yola düssün, mal onu bulur.”
(Dosya yazilarinin tamami Ilim ve Irfan dergisi Ekim sayisinda.)